

ADNAN ERDOĞAN’LA DEFENDERLİ AVRUPA TURU
Kurtlar Vadisi’nin sevilen oyuncusu Adnan Erdoğan geçen sayıda başladığı defenderli Avrupa turu yazı dizisini, İtalya’nın ünlü Pompei şehri izlenimleriyle sürdürüyor. Bir yandan da kamp yolculuğunun püf noktaları hakkında bilgilendirmede bulunuyor.
Yazı ve fotoğraflar: Adnan Erdoğan
Gezinin 2. gününde Selanik’ten yola çıktık, Hedefimizde İtalya’ya geçeceğimiz geminin kalkacağı liman olan Igoumenitsa vardı. Bu hatta geçen kışın bir yangın çıkmıştı ve aralarında 1 Türk de ölmüştü hatırlarsanız. Akşam saat 20.45’te kalkacak gemiye yetişebilmek için bazı gezilecek yerleri iptal ettik. Yanya üzerinden akşam 18:00 civarında Igoumenitsa’ya vardık. Şehir küçük bir liman şehri ve girer girmez karşımıza liman çıktı. Önce kenti biraz dolaşıp gemiye öyle binelim diye düşündük. İyi ki öyle yapmışız. Çünkü internet üzerinden aldığımız biletin geçerli olmadığını, biletin aslını da almamız gerektiği söylendi. Hemen bilet firmasının şubesini bulmak için harekete geçtik; caddenin karşısında olması büyük şanstı doğrusu.
Yunanistan’dan İtalya’ya geçmek için internet üzerinden alınan vapur biletinin, aslının, gemiye binmeden önce, Igoumenitsa’daki acenteden alınması gerekiyor.
Biletimizi aldıktan sonra tekrar sıraya döndük, bir süre sonra gemiye binebildik. Bizi 5 katlı geminin en üst katına aldılar. Araçları park ettikten sonra yolculuk yapacağımız üst güverteye çıktık. Çok kalabalıktı. Çoğunluğu Bulgaristan vatandaşları idi. Kimi yere yatak sermiş yatıyor, kimisi arkaya doğru yerleşmiş bir halde bekleyen ve tekin olmayan insanlar topluluğu olarak gözüküyorlardı. Gemi uzun bir bekleyişten sonra saat 21:00 gibi, hareket etti. Yolculuğumuza ufukta kızıllıklarla birlikte akşam güneşi de eşlik ediyordu.
Grup içinde bir kararla nöbetleşe uyumaya karar verdik o gece için. Bulgarların ‘uyuyun’ ısrarı da bu kararı almamızda etkili oldu doğrusu. Ne olur ne olmaz diye uyumayalım dedik. Görevliler de kişisel eşyalara sahip çıkılması konusunda sık sık anonslarda bulunuyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla İtalya kıyısına paralel olarak Adriyatik’te gittiğimizi gördük. Yaklaşık 12 saatlik yolculuktan sonra sabah saat 11:00 gibi gemi limana yanaştı. Yazının başında bahsettiğimiz geçen yıl yanan gemi, limana demirlemiş halde bulunuyordu. Gemiden indik, limandan çıkarken polisin Bulgar plakalı araçları durdurduğu ve detaylı olarak aradığını gördük.
Bari şehri üzerinden Napoli istikametine doğru yola çıktık. Güzergahımız üzerinde bulunan Molfetta’ya sabah kahvaltısı için uğradık. Ege’deki sahil kasabalarımıza benziyordu burası. Kahvaltıyı el birliğiyle hazırladık. Tur boyunca özellikle kahvaltılarımızı çok özenli yaptık. Ekip arkadaşlarımız hazırlıklı gelmişti. Zeytin, peynir ve diğer kahvaltılık malzemeler yolculuk boyunca yetecek şekilde hazırlanmıştı. Kahvaltıdan sonra yolumuza devam ettik. O günkü hedefimiz: Pompei idi. Öğleden sonra vardığımız Pompei’de doğruca eski şehir kalıntılarının olduğu alana gittik. Araçlarımızı park edip giriş biletlerimizi alarak günün kültür turuna başladık.
Pompeii, Napoli’ye 25 km mesafede yer alan, taş kesilen insanların şehri de olarak adlandırılan antik bir Roma şehridir. M.Ö. 79 yılında Vezüv yanardağının patlaması ile 10 km yakındaki Herkülenium ile beraber volkanik kül ve lavların altında kalarak yok olmuştur. Pompei’nin lavlarının altında kalmasının sebebinin şehrin sapkın yaşantısının olduğuna inanılır. Patlamadan bin 700 yıl sonra 1748 yılında kayıp olan şehir tesadüfen keşfedilir. O tarihten zamanımıza kadar devam eden kazılar şehre ait pek çok bilgiyi gün yüzüne çıkartmıştır. Kazıların halen devam ettiği şehir muazzam bir antik kent olarak bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. Bu kazılarda Roma İmparatorluğu’nun şehir yaşamı hakkında birçok bilgi elde edilmiş oldu. UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’nde olan Pompei İtalya’nın en popüler turistik merkezlerinden biridir.
Pompei antik kentini görünce büyük şaşkınlığa uğradım açıkçası. Sadece volkan küllerinin taşlaştırdığı yer olarak bildiğim kentin vaktiyle muazzam bir şehir olarak inşa edildiği belli oluyordu. Caddelerinden sular akan, nerdeyse her cadde başında çeşmeleri olan, taştan yapılmış evler, sokaklar. Pompei hep Allah’ın gazabına uğramış ve taşlaşmış insanların yaşadığı bir şehir olarak anlatıldı, lakin 2 bin yıl önceki şehirleşme tecrübesinin değerlendirilecek bir bilgi olduğunu düşünüyorum. Pompei’yi tam olarak gezebilmek için 2 gün ayırmak gerekiyor. Biz 2,5 saat ile sınırlı bir gezi yaptık.
Gezintinin ardından Pompei’nin zeytin ve portakal bahçeleriyle dolu bir kamp yerinde akşam yemeğimizi hazırlayıp yedik. Çadırlarımızı da kurup geceyi o portakal ve zeytin ağaçlarının altında geçirdik. Uykusuz geçen gemi yolculuğunun da etkisiyle hepimiz deliksiz bir uyku çektik. Ertesi gün sabah tekrar yola koyulduk. Yolumuz üzerindeki Napoli’ye girmekten vazgeçtik. Bunda internette kent ile ilgili yazılan hırsızlık olaylarının ve İtalyan mafyasıyla ilgili söylentilerin etkisi oldu tabi.
Avrupa’da kamp alanları yaygın olarak kullanılmakta, kamp alanları dışında çadır ve karavan kurmaya izin verilmiyor. Kamp alanında park, çadır kurma, karavan hizmetleri, elektrik, banyo, çamaşır ve bulaşık yıkama, hizmetleri veriliyor. Bazı şehirlerde kamplar, oteller gibi yıldızla derecelendiriliyor. Avrupa’da tüm şehirlerde karavan ile tatil yapma yaygın olarak düzenlemeler var. Gördüğümüz kamp alanları karavan ile dolu durumdaydı.
Yaklaşık 200 km olan yolu aşarak öğleden sonra Roma’ya vardık. Kısa bir şehir turundan sonra Vatikan Meydanı’nda araçları park ettik. İstikametimiz tabi ki Trevi çeşmesi sokağındaki pizzacılardan biriydi. Pizzayı yerinde yemenin gerekliliğini o gün daha iyi anladım. Avrupa’nın diğer şehirlerinde yediğimiz pizzalardan çok farklı ve lezzetliydi buradaki pizzalar. Yemeğin andından kısa bir yürüyüşten sonra arabalarımızın yanına geldiğimizde bizi kötü bir sürpriz bekliyordu. Camlara yapıştırılmış ceza pusulaları.
Büyük-küçük tüm Avrupa şehirlerinde otopark ödemeleri bozuk para veya kredi kartı ile ödenecek şekilde seyyar otomatlardan oluşuyor. Bu otomatları kontrol eden gezici görevliler var. Eksik veya hiç atmamışsanız ona göre ceza yazıyorlar. Roma’da başımıza gelen olay:1 Euro için 23 euro ceza, 2 euro için 28 euro. Aynı uygulamayı yine geçen sene Belçika’da görmüştüm. Antwerp şehrinde otomata para atmayan bir arabaya ceza 30 euro ceza yazılmıştı. Gündelik hayatta katı kurallar yok ancak sıkı denetleme var. Böylece aksaklıklar yaşanmasının önüne geçiliyor.
Cezaları ödedikten sonra Roma’ya 28 km uzaklıkta yer alan Tiren denizi kenarındaki kamp alanına gittik. Saat gece yarısına doğru geliyordu. Ertesi günü de bu kamp alanına geçirmeye karar verdik. Sabah uyanınca kamp alanında boşalan daha iyi bir yere geçtik. O günü biraz dinlenerek, Tiren denizinin keyfini çıkararak geçirdik. Akşam yemeğimizi kampın marketinden aldığımız helal köftelerle yaptık. Ertesi günün planında; Roma’daki tarihi eserleri görmek vardı.
Adrenalin yüklü Avrupa seyahatimin devamı Country Life Kasım’da….