

Hepimizin olmasa da çoğumuzun travmaları vardır… Bazen ‘korku’larımıza bazen hastalıklarımıza neden olur. Doktor doktor gezer ‘çare’ ararız. Ancak biri var ki, “Hastalıklarımız beynimizin oyunu” diyor ve ekliyor: “Travmalarınla yüzleşir, geçmişinden kurtulursan sağlıklı yaşarsın.” Amerika’da aldığı mühendislik eğitimini, eline aldığı gitarı bir kenara koyuyor
ve beynin başarı ile mutluluk için yeniden programlanmasını sağlayan Neuro Format ile milyonların hayatını dokunuyor… İşte o isim Barış Muslu. Travmalardan kurtulmanın tek yolunun ‘yüzleşmek’ olduğunun altını çizen Muslu’yla yöntemin hangi hastalıklarda etkili olduğunu konuştuk. Meditasyon seanslarından hayallerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Sizi kısaca tanıyalım. Bize kendinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Ben bir mühendisim. Normal şartlarda hiçbir zaman mühendislik yapamadım. Biraz daha yazılım tarafına daha yakındım. Biraz da girişimcilik…
2005’te bir rahatsızlıktan sonra, beyin ve sağlık konusunda ciddi bir araştırma içerisine girmek zorunda kaldım ki kendimi iyileştireyim. Burada amacım aslında kendi sağlığımdı. Bu alana girmek, bu işi meslek olarak yapmak değil tamamen kendimi geliştirmekti.
Sonra, travmatik olayların aslında hastalığın en büyük sebebi olduğu konusunda büyük bir farkındalık geliştirdim. Şimdi de geldiğimiz yer başladığımız yerden çok çok farklı.
Canlı yayın rekorumuz galiba 95 bin,100 bin arası… Bu çok çok gurur verici bir durumdu kendi adıma. Yani hiç oralara geleceğini düşünmüyordum. Sonra Instagram erişimleri biraz azaltınca rakam düştü, insan genelde yükseldiği yerden düşmeyi çok sevmiyor, insanda travma yaratıyor diyebilirim.
“ALT BEYNİMİZ ÇOK İLKEL BİR ŞEKİLDE ORGANLARI YÖNETİYOR”
Geçmişte ruhsal hastalıkları müzikle tedavi ediyorlarmış. Siz de canlı yayında gitar çalıyorsunuz. Gitar işin içinde mi?
Aslında evet. Ben orada bir ufak meditasyon yapıyorum. Kişileri kendi travmalarına ulaşmaları için gevşemelerine zemin hazırlıyor, transa geçirmek için çalıyorum. Özellikle en başta. Sonra olay bir anda eller havaya dönüyor.
Beynimiz çok mükemmel ama biz onu kullanamıyoruz. İşte, ‘Yüzde 10’unu kullansak acaba ne olurdu, yüzde 20 olsaydı ne olurdu?’ falan gibi muhabbetler dönüyor. Hiç öyle değil. Biz zaten beynin yüzde 100’ünü kullanıyoruz ama alt beynimiz çok ilkel bir şekilde organları yönetiyor. Üst beyinle olan uyuşmazlıktan dolayı yaşadığımız duygusal olaylara hiç olmaması gereken tepkiler veriyoruz. Tamamen soyut bir konunun basite indirgenerek sanki fiziksel zannedilerek çözülmeye çalışılması gibi…
Ve ne yazık ki travmalar da takılıyor beyinde. Neden bu? Çünkü zaman kavramı yok beynin. Her zaman yaşanılan bir olay beyinde kalıyor ve tetiklendiği zaman o an oluyormuş şekilde beyin tepki veriyor ve böylece eğer o bölge tepki tetikleniyor ise, beyin sonsuza kadar tepki vermeye devam ediyor.
En hızlı cevap veren, en zor iyileşen hastalık hangisi?
En hızlı cevap veren bence fobiler. Çünkü genelde travmaya gitmeden bile çözebiliyoruz. En zor iyileşen ALS. Çünkü çok zor gördük, birkaç kez geriye gittiğini gördük. Mesela MS, Parkinson’da geriye gittiğini ve baya iyileştiğini hatta doktorların ‘Sen MS değilsin ki, biz yanlış teşhis yapmışız’ dedikleri durumlarla çok karşılaştık. Ama ALS’ de bir türlü geriye gönderemiyoruz.
Batı tıbbı semptomları bastırıyor mu?
Evet, semptomları bastırıyor. Batı tıbbi anormallikleri normalleştirmeye çalışıyor. Olayın, sürecin totaline çok hâkim olmaya çalışmıyor. Sadece sıkıntı çıktığını gördüğü zaman orayı kapatmaya çalışıyor. Yani artı beş ise bir eksi beş verip sıfırlıyor. Eksi beş ise artı beş veriyor, yine sıfırlıyor. Yani hep sıfırda yani nötrde bırakmaya çalışıyor.
Yani ne olursa olsun çok enerjik ise yorgunluk veriyor. Çok yorgunluk ise enerji veriyor gibi…Ve sempatik parasempatik sinir sistemi arasında bir denge kurmaya çalışıyor.
Alternatif tıp, Avrupa’da, Almanya’da, Amerika’da birçok ülkede kabul gördüğü halde bizde neden halen yerinde sayıyor?
Benim şöyle bir iddiam var; eğer benim savım doğruysa hastalıklar daha çok beyinden tetikleniyor ise, alternatif tıp onu beyinden çözmek midir, yoksa aslında beyinden çözemediği için alternatif olarak bazı katkıları almak mıdır? Alternatif hangisidir? Bana göre eğer beyinden tetikleniyorsa onu beyinden çözmek ve doğru yani tıbbın kendisi olmalı.
“BİZ İNSANLARIN BEYNİNE TORNAVİDAYLA GİRMİYORUZ, KARŞILIKLI ALIŞVERİŞ OLMASI GEREKİYOR”
Danışanlar kendini açmadıktan sonra karşı tarafın onu açması ne kadar mümkündür?
Evet ben hep onu söylüyorum. Biz insanların beynine tornavidayla girmiyoruz ki, yani bu olay, bu tek taraflı bir durum değil ki. Burada ciddi bir karşılıklı alışveriş olması gerekiyor. Yani hatırlaması gerekiyor, hatırlatması gerekiyor, hatırlamaya uğraşması gerekiyor. Duyguyu açmasına, yani bizim işimizin rast gitmemesi için çok fazla parametre var.
Her yeni kitabınız okuyucuyu bir aşamaya getiriyor. Kitaplarınızı yazmaya başlarken danışanlarınızdan mı ilham alıyorsunuz?
Gecikmeli teslimiyet yazıldı, orada aslında biz teslim oluyoruz travma verip. Sonra olayın farklı boyutu çıktı. Anneler çalışıp çocuklarını iyileştirdiler, kendi travmalarında çalışıp. Özellikle hamilelik döneminde çalıştıkları travmaların çocuklara etki ettiğini gördük. Özellikle annenin travması çocukta yani orada bir şey etki etmeye devam ediyormuş. ‘O an’ kitabı yeniden her şeyin son haliyle yazılması oldu. Kitapları anlamayanların bana zarar verdiğini düşünüyordum.
Yani olayı sadece biz sanki bir jimnastik yaptık da bir anda gökten nur inecek ve iyileşeceğini falan zannediyorlar.
Sistemin en başarılı uygulandığı alanlar nelerdir?
Psikoloji, sağlık, başarı, beynin tümü, travmalar. Ben zekâ geliştiremem ama zekâ bir şey engelliyorsa onu ortadan kaldırabilirim. Ama önünde bir engel varsa, onu aşıp, onu başarıp her şeyin olması gerektiği hale getirebilirim. Ve birçok insanın zaten eksiği de burada. Yani kendi kendini engelliyor potansiyel var ama kullanamıyor. Böyle bir tehlikeyle kendini yıpratıyor.
Danışanların yoğun olduğu yaş aralığı var mı?
Yani 40-60 arası kadın. Hadi bu böyle. Şimdi çocukları da anneler getiriyor o da ayrı bir grup oldu.
İşinizde hoşlandığınız yönler nelerdir?
İnsan hayatına dokunuyoruz. Daha iyisi nedir? Böyle birçok insanın iyileşmesini görmek bence en büyük mutluluk. İnsanın sevdiği işi yapıyor olması kadar haz veren bir şey yok.
Gerçekleşen düşlerinizden bahseder misiniz?
Müzisyen olmayı isteyebilirdim. Olmayanı oldurmayı çok severim.
Çok iddialı bir çocuktum. Şu yaptığım şey tam bana göre oldu. Yani gerçekleşen düş de zaten tam bunula ilgili. Yani benim için gerçekten olmayan bir şeyi doldurmak daha keyifliydi, o konuda çok şanslıyım güzel bir şey oldu.
Severek gittiğiniz mekânlar, sıcak mekânlar?
Sıcak Adana. Yani böyle kuzeyi, yağmuru, kışı çok sevmiyorum. O yüzden sıcak olan, deniz olan yerler tercihim.
Sosyal yaşantı nasıldır?
Yavaş. Yani yavaş derken ben çok aşırı böyle sosyal, aşırı bir yerden bir yere koşan bir tip değilim.
Biraz daha evcimen diyebilir miyiz?
Evde müzik yapma veya bir şeyler öğrenme… Kendimi sürekli geliştirme ve bunları tek başıma yapma… Yani böyle çok uzun uzun dışarılarda olmaktan ziyade evde kalıp yeni şeyler öğreneyim. Bunu zaten kendi kendime çabuk yapabiliyorum.
Hayat felsefenizi özetleyen 3 kelime?
Hakikati aramak, iki kelime yetti.
Sosyal medyayla ilişkiniz?
Sosyal medyada bir Instagram bir de YouTube kullanıyorum. Diğerleriyle ilgilenmiyorum, şu anlık Instagram işim. Çünkü ora tam benlik, yani daha pozitif…
İlerisi için hedefleriniz?
Türkiye’de bir program yapıp çocukların başarısını arttırmak ve yurtdışına açılmak.