

Roma’yı ziyaret etmeye karar verdiğimde geçen yılın Ocak ortalarıydı. O dönem yer değişikliğine, ortam değişikliğine ihtiyacım vardı, aslında değişime susamıştım. Nedenselliğin ya da aynılığın bizi eninde sonunda sıkması insan doğasında yok mudur ve bu
yüzden değişime ihtiyaç duymaz mıyız? Tüm dönem boyunca günlük hayatım tam anlamıyla üniversiteye gitmek, derslere girmek, ödevlerimi yapmak ve evde dizi izlemekten ibaretti. İlk dönem tamamlandıktan sonra artık önümde yaklaşık üç hafta süren bir kış tatili vardı ve evde kalmaktan başka yapacak bir şeyim yoktu. Sonra buhrandan kurtulmak için bir şeyler yap- mam gerektiğini kendime söyledim. Ailemin Roma’ya seyahat etmem konusunda tavsiyesi ile bunalım ve kasvet havasından keyif ve eğlence havasına dönüşmüştü ruh halim. Roma’ya en son yaklaşık 15 yıl önce gitmiştim, dolayısıyla şehre dair pek bir anım yoktu. Vizeyi onaylatıp tur biletini aldıktan sonra artık yola çıkmaya hazırdım ve ‘Bekle Roma ben geliyorum’ dedim.
Ocak ayının sonları, Kolezyum’a (Colosseum) giden otobüste diğer tur yolcularıyla birlikteydim. Tur rehberimiz hem Kolez- yum’un tarihini anlatıyor hem de gezeceğimiz yerler hakkında bilgi veriyordu. Dışarısı soğuktu. Havaalanından iner inmez yo- ğun bir tabakası yüzüme çarpmıştı. Şans eseri, otobüsün için- de beni anında uykulu ve tembel yapan bir klima çalışıyordu. Şimdi sıcaktan dondurucu soğuğa doğru otobüsten inmeye nasıl cesaret edecektim. Ancak mecbur kaldım, otobüste uyu- mak için bu kadar yolu kat etmemiştim.
Saat 11.00’den 20.30’a kadar Göksel Göksoy’un rehberliğinde Kolezyum, Fontana De Trevi, İkinci Victor Emmanuel Anıtı gibi birçok tarihi eser ve mekanı gezdik. Göksel Abi tam anlamıyla yürüyen bir kütüphane sadece tarih değil sanat, sinema, dil vb.
konularda da bilgisi var. Kendisiyle sinema ve televizyon filmleri hakkında konuştuk. Antik Roma tarihi uzmanı olduğundan an- lattıkları aklıma kazındı.
Büyüleyici Fontana Di Trevi
Roma ile ilgili ilk izlenimlerim; romantizm, tarih, sanat ve tutku dolu bir şehir. Özellikle kentin en büyük çeşmesi olan Fontana Di Trevi benim için tartışmasız bir başyapıt. Trevi Çeşmesi’ne Aşk Çeşmesi denmesinin nedeni ise tarih boyunca birçok aşk filmine sahne olmasıymış. Her baktığımda sanki sürekli deği- şiyormuş gibi yeni detaylar görüyordum. Bembeyaz çeşmenin güzelliği karşısında büyülenirken, peş peşe deklanşöre bastım harika kareler yakaladım. Ancak eserle hiç fotoğrafımın olma- masına ise iş kazası diyelim:)
Akşam saatlerinde merkeze uzak ancak A metrosuna yü- rüme mesafesindeki otelimize yerleştik. Roma’da A,B
ve C olmak üzere üç metro var. Eşyalarımı yerleş- tirdikten sonra yeniden Trevi Çeşmesi’nde soluğu aldım. Çeşme çevresindeki barlar turistlerle dopdoluydu. Burada biraz demlendikten sonra tam hayallere dalmışken Göksel Abi’nin çeşme hakkındaki hikayesi aklıma geldi. Roma İmparatoru Augustus zamanına dayandırılan çeşmenin hikayesi şöyle: Roma’da savaş dönemi sırasında yorgun, susuzluktan can çekişen Roma askerlerinin bir kızla karşılaşması ve nereden su bulacaklarını sormaları ile başlar hikaye. Güzelliği dillere destan olan kız çeşmenin bulunduğu yeri göstererek oradan toprağı kazmalarını ister. Askerler kıza inan- mayıp şüphe ile yaklaşsalar da başka bir seçenek olmadığından toprağı kazmaya başlar ve sonun- da suya kavuşurlar. Çeşmeye atılan ilk para Roma’ya ölmeden tekrar geleceğiniz, ikincisi gerçek aşkı bulacağınız, üçüncüsü ise gerçek aşkı Roma’da bulacağınız inanışına dayanır. Ben de üç bozuk para attım çeşmeye. Bu arada ne yazık ki attığım bozukluklar Türk parası 50 cent bile yapmıyor. Rivayette kur farkı hakkında bir şey söylenmiyor o halde ne fark eder ister euro,ister TL, istersem de rupee atayım dedim:)
Hazırlayan: Ahmet Fatih Çelik