

RAGIP SAVAŞ
“Dünyayı Sanatın Kurtaracağına İnanıyorum”
Meltem Acet
twitter/@meltemacet
Onu sinema filmleri, tiyatro oyunları, dizi filmler, hatta belki de muhteşem sesinden tanıyorsunuz…
Tüm bu özellikleriyle az bulunan bir yetenek ve Türkiye için büyük bir değer olsa da, iki-üç dizi çekince bakışını, yürüyüşünü değiştirenlerden değil o. Dostlarıyla, ailesiyle beraber
kurduğu dünyasında, içimizden biri gibi yaşıyor…
Bir gecede değil, sindire sindire yükselmenin verdiği olgunluğu ve tevazuyu görüyorum onunla her konuşmamızda.
Sadece sanata değil, çocuklara, doğaya ve hayvanlara da bir o kadar tutkun. Sekiz yıldır da komşum… Yuvasını açtığı bir sokak kedisinin evinde nasıl doğum yaptığını, hatta yavrulardan birinin göbek bağını keserek doğuma nasıl yardım ettiğini oradan biliyorum.
Pek çok oyuncu gibi işten işe koşup, yoluna devam etmek varken o sınırlarını zorlamayı seçti; kurduğu sanat okullarında bugüne kadar 7 binden fazla kişiye sanat eğitimi verdi. Çünkü o dünyayı sanatın kurtaracağına inananlardan. Sanatın insanlar üzerinde iyileştirici bir gücü olduğunu söylüyor ve bunu ne kadar çok insanla paylaşabilirse, dünyanın o kadar ileriye gideceğini düşünüyor. Bu ay özel röportajımızda tiyatro, müzik ve adanmışlığın hikâyesi, yani Ragıp Savaş var.
“Müşfik Kenter’le tanışmam hayatımın dönüm noktası oldu”
– Az yetişen çok yönlü sanatçılardansın. Ailendeki ilk sanatçı sen misin?
Teşekkür ederim, ailemde çok değerli sanatçılar vardı. Amcam rahmetli Turgut Savaş ve yengem rahmetli Semra Savaş da Devlet Tiyatrosu sanatçılarıydı.
– Peki, senin sanatla ilişkin ilk nasıl başladı?
Ben İzmit’te doğup büyüdüm. Orada voleybol oynarken Eczacıbaşı’na transfer oldum ve İstanbul’a geldim. İstanbul’a geldikten 4 yıl sonra amcamın beni Müşfik Kenter’le tanıştırması hayatımın dönüm noktası oldu.
-Voleybol öncesinde sanata yönelmek gibi bir düşüncen olmamış mıydı hiç?
Sanatla hep ilgiliydim ama sanatçı olmak gibi bir fikrim yoktu. Müşfik Kenter’le tanışmamdan sonra ailemin de desteğiyle, 1986 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na girdim. 1990 yılında da yüksek dereceyle mezun oldum. Profesyonel sanat yaşamıma da yine aynı yıl, Prof. Zeliha Berksoy tarafından kurulan Türkiye’nin üçüncü ödenekli kurumu Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda başladım, halen de devam ediyorum. Devamında 1998 yılında ilk dizim sonra da sinema ve reklam filmleri geldi.
” Dünyayı sanat kurtaracak ve bizi geleceğe sanat taşıyacak. Bunu ne kadar insana anlatabilirsek, dünyanın o kadar ileriye gideceğini düşünüyorum”
– Yaklaşık iki yıl kadar önce, Göktürk’te Ragıp Savaş Sanat Akademisi’ni kurdun. Sanat okulu kurmak büyük bir yatırım, çok zaman ve büyük özveri isteyen bir iş. Bu fikir aklına nereden geldi?
Haklısın, okulları açmak gerçekten büyük yatırım maliyetleri gerektirdi, çok da zamanımı aldı. Sanat okullarının ilkini bundan tam 10 yıl önce, İzmit’te açmıştım. Kocaeli Şehir Tiyatroları’nda Genel Sanat Yönetmeni iken karar verdim bu işi yapmaya. İzmit’in bu konuda eksik olması içime sinmiyordu ve ben de buraya böyle bir değer katmak istedim. Tabii ki maddi getirisi yaptığım diğer işlerle kıyaslanamaz ama bugüne kadar 7 binden fazla çocuk ve yetişkine sanat eğitimi verdik. Ben dünyayı sanatın kurtaracağına ve bizi geleceğe sanatın taşıyacağına inanıyorum. Ve bunu ne kadar insana anlatabilirsek, dünyanın o kadar ileriye gideceğini düşünüyorum.
-Pek çok sanatçı işten işe koşuyor, sanatını yapıyor ve yoluna devam ediyor… Sanattan kazandığını tekrar sanata yatırıp, bunun okulunu açan ve başarılı olanların sayısı sence de oldukça az değil mi?
Ben sanatsal birikimimi bu şekilde değerlendirebilmeyi bir şans olarak görüyorum. Bir insan için öğrendiklerini başkalarına öğretebilmekten daha değerli ne olabilir ki… Ama her sanatçı da böyle bir misyon yüklenecek diye bir şey de söz konusu değil tabii ki. Bu benim tercihimdi ve böyle sahici bir şeyi başarabildiğim için de çok mutluyum.
-Peki, başlarken bu kadar başarılı olacağını düşüyor muydun hiç?
İyi olacağını düşünüyordum ama bu kadar yüksek bir öğrenci sayısına ulaşacağımızı hiç tahmin etmiyordum açıkçası. Bundan on yıl önce okullardan ilkini açtığımızda, İzmit’te bu kadar kapsamlı bir okul yoktu. Bu yüzden kısa sürede büyük ilgi gördük. Arkasından Sakarya, Bursa ve İstanbul Göktürk okullarını da açtık. Okulumuzun her zaman başındayız. Bence başarımızın en önemli sırrı bu…
“Umarım kızım da sanatın aydınlık yolunda yaşamına devam eder”
– Göktürk’teki okulun yönetimini de eşin bizzat ilgileniyor bildiğim kadarıyla?
Evet, eşim Fadime Hanım okulun müdürü. Haftanın yedi günü okulda. Okuldaki çocukların her biri kızımız kadar önemli ve değerli bizim için… Fadi de inanılmaz derecede çocuk sevgisi olan ve çocuklarla iletişimi çok kuvvetli biridir. O yüzden burası Göktürklüler için sosyal bir buluşma alanı haline geldi aynı zamanda da. Veliler ve çocuklar, dersleri olmasa da uğrarlar, bizimle ve hocalarımızla çay-kahve içip vakit geçirirler. Fadi’nin yetişkinlere kültürel zenginlik katacak, farklı içerikte bir program projesi var. Yeni sezonda hayata geçirmek için üzerinde çalışıyoruz. Kendisi uzun yıllar önemli kurumsal firmalarda çalıştığından yöneticilikteki deneyim ve birikimleriyle buraya büyük katkı sağlıyor, okulumuzun bu başarısında onun emeği ve payı çok büyük…
-Aile boyu bu işin içindesiniz yani… Peki ya kızınız Nil Savaş? Onun sanatla arası nasıl?
Onun da sanata karşı özel bir ilgisi var. Üç yaşından beri bateri çalıyor. Bale dans ve piyano eğitimi aldı bir süre. Bu aralar bateri ve şana devam ediyor. Şarkı söylemeye bayılıyor, sesi de kulağı da gayet iyi yaşına göre. Ulusal bir kanalda yayınlanacak olan bir ses yarışmasına katıldı ve ilk elemeyi geçti. Umarım sanatın aydınlık yolunda devam eder. Biz de tam desteğiz bu konuda kızımıza.
“Sanatın bireyler üzerinde iyileştirici bir etkisi var”
-Akademide hangi alanlarda eğitim veriliyor?
Tiyatro, Bale, Müzik, Resim ve Dans’a ait her yaşa uygun eğitimlerimiz var. Biraz açarsak Piyano, Gitar, Keman, Bateri, Klasik Bale, Yaratıcı Drama, Oyunculuk Atölyesi gibi dallarda eğitimler veriyoruz. Sanatın birey üzerinde nasıl bir iyileştirici etkisi olduğunun farkındayız. İleride sanatçı olmasalar da; tüm öğrencilerimize yaşamı, sanatı ve sanatçıyı anlayan farklı bir vizyon kazandırmayı hedefliyoruz.
– Bu eğitimlerin uluslararası bir geçerliliği var mı peki?
Okulda akademik bir eğitim veriyoruz. Hocalarımızın hepsi üniversitelerin kendi branşlarında ana sanat dallarından mezun, yetkin eğitmenler. Milli Eğitim’e bağlıyız ve tüm bunlara ilave olarak, uluslararası iki üniversite ile bale ve müzikte sertifika ortaklığımız var. Öğrencilerimiz her sene yurtdışından gelen bağımsız kurulların sınavlarına katılıyor ve bu objektif değerlendirmelerle, uluslararası geçerliliği olan sertifikalarını alıyor.
-Bir yetişkin gelse mesela, bateri çalmak istediğini söylese… Sizden eğitim alabilir mi?
Saydığım bütün bu eğitimler yetişkinler için de var. Şu anda 4 yaşında da, 75 yaşında da eğitim alan birçok öğrencimiz var akademide.
“Tiyatro benim için hep birinci sırada oldu”
-Sinema , tiyatro, müzikal, dizi oyunculuğu…Hepsini yapabilmek zor ama sen bunların hepsinde de başarılı oldun.. Oyuncu olarak sinema, televizyon ve tiyatro arasında nasıl bir denge kuruyorsun?
Tiyatro benim için hep birinci sırada oldu, hayatımın sonuna kadar da öyle olmasını istiyorum. Şu an Sinema kalıcılığından ötürü beni çok heyecanlandırıyor. Televizyonda ise daha çok insana ulaşabiliyorum. Hepsinin birbirine faydası var ve hepsinin bendeki yeri ayrı.
– Kürşat Başar’ın “Kaldığımız Yerden” albümünde bir Orhan Gencebay şarkısı olan “Bir Teselli Ver”i söyledin. Müzik hayatının neresinde?
Müzik dinlemeyi ve şarkı söylemeyi çok seviyorum. Böyle projelerde olmak da bana mutluluk veriyor. Tiyatroda daha önce bir çok müzikalde rol aldım ama, albümde şarkı söyleyen sanatçılar arasında müzisyen olmayan sadece benim. Böyle bir teklifle geldiler, ben de çok heyecanlandım ve projede olmak istedim.
“Ülkemde kendi seyircimin karşısında olmaktan memnunum”
-Türk sinemasını nasıl buluyorsun, sinemamızın gidişatından memnun musun?
Son yıllarda Türk Filmlerinin artmasından çok memnunum. Tabii ki içlerinde iyisi de kötüsü de var, seyirci zaten bunun ayrımını yapıyor. Gün geçtikçe daha kaliteli yapımların ortaya çıkmasını, nicelikle birlikte niteliğin de artmasını çok arzu ediyorum.
-Kısa bir süre önce Oscar ödülleri verildi, bir oyuncu olarak ne düşünüyorsun ödül alanlar, alamayanlar hakkında?
Filmlerin çoğunu izlemeye çalıştım. Aday olan tüm filmler ve performanslar tabii ki çok başarılıydı. Ama ‘En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’ Eddie Redmayne’e gitsin isterdim.
– Peki, senin de yurt dışına gitmeyi, sanatını orada icra etmeyi hayal ettiğin oluyor mu?
Hayır, hiçbir zaman böyle bir hayalim olmadı, ben ülkemde kendi seyircimin karşısında olmaktan memnunum. a