DOLAR 35,8831 % -0.08
EURO 37,3346 % -0.21
STERLIN 44,6378 % -0.68
FRANG 39,6630 % -0.47
ALTIN 3.290,45 % -0,43
BITCOIN 97.399,50 -0.509

ENDÜLÜS’TEN CAMP NOU’YA, GAUDİ’DEN CERVANTES’E İSPANYA 

Yayınlanma Tarihi : Google News
ENDÜLÜS’TEN CAMP NOU’YA, GAUDİ’DEN CERVANTES’E İSPANYA 
reklam

ARENAYA HAZIRLIK

 

GEZİ-YORUM

ENDÜLÜS’TEN CAMP NOU’YA, GAUDİ’DEN CERVANTES’E İSPANYA   

 

Yazı: Faruk Çelik

Fotoğraflar: A. Fatih Çelik

 

Ünlü Amerikan edebiyatçı Henry Miller’in, hiç kimsenin adını duymadığı bir kiliseyi keşfetmenin, Roma’ya gidip de kulağının dibinde bağırıp çağıran yirmi bin diğer turistle birlikte Sistine Şapeli’ni bir görev gibi ziyaret etmekten çok daha önemli olduğunu söylediği, Simyacı romanı ile ismini dünyaya duyuran ünlü romancı Paulo Coelho ise gezginlere “Her halükârda Sistine Şapeli’ne gidin, ama sokaklarda da gezinin, dar sokakları keşfedin, bir şeyler arama özgürlüğünü yaşayın -neyi aradığınızı bilmeseniz de- ve eğer aradığınızı bulursanız bunun hayatınızı değiştireceğine emin olun” tavsiyesindeki gibi fotoğraf makinamı alıp kendimi sokaklara bırakırım. Biz de ailece tatil ile kültür gezisini birlikte yapmaya karar vererek İspanya’nın yolunu tuttuk. THY ile Barcelona’dan başlayan gezimize güneye inerek El Hamra Sarayı’nda noktaladık. Seyahatlerimi hiçbir zaman turizm firmaları ile yapmam. Keşfetmeyi seviyorum.

 

Dünyada en çok konuşulan diller arasında ikinci, en çok turist giden ülkeler sıralamasında ise 3. sırada bulunan İspanya, futboldan, boğa güreşlerine, plajlarından, Endülüs saraylarına, zeytinyağından, deniz ürünleri ile zengin mutfağına ve Flamenko danslarıyla gezginlerin bir gidip bir daha gitmek istedikleri ülkelerin başında geliyor. İspanya’yı bu kadar cazip hale getiren etmenlerin başında farklı duyguların, zevklerin ve heyecanların yaşanabileceği ortamlar sunmasından ileri geliyor. Mimari gezi yapmak isteyenlere El Hamra Sarayı, Gaudi’nin şaheserleri, edebiyat tutkunlarına Cervantes hikâyelerinin doğduğu topraklar, futbol fanatiklerine Barcelona ve ünlü stadı Camp Nou,  adrenalin tutkunlarına boğa güreşleri, gurmelere tapaslar, tatil isteyenlere plajlar yetiyor.

 

İSPANYA İMPARATORLUĞU

Sömürge İmparatorluğu diye de anılan İspanyollar, Kristof Colomb’u Amerika’yı keşfe gönderdikten sonra Afrika’dan köle ticareti ile Güney Amerika’yı istila etmiş ve bu gün etkileri Brezilya, Arjantin, Meksika derken tüm Güney Amerika’da hissedilir. Bu gün ABD’nin birçok eyaletinde İspanyolca ikinci lisandır. İmparatorluk kısa zamanda eriyerek Akdeniz’in okyanusa açılan kapısında kalmıştır. İspanya turizmin yanında ETÖ terör örgütünün kanlı eylemleri ile de siyaset sahnesinde yerini almıştır. İspanya bugün anayasa ile 17 bölgeye ayrılmıştır. Ülkenin 6 bölgesinde ise lisanlar birbirinden farkıdır. Eyaletlerin kendi bayrakları vardır, mesela kuzeyde Barcelona’nın bulunduğu bölge Katalanların hâkimiyetindedir. Sorulduğu zaman İspanyol yerine ‘Katalanız’ demeyi tercih ediyorlar. Bunun en somut örneklerini Real Madrid ile Barcelona futbol takımlarının ezeli rekabetinde görebiliriz.

2008’DEKİ EKONOMİK KRİZ İSPANYA’YI SARSTI

2008 yılında ABD’de başlayıp tüm dünyayı sarsan ekonomik kriz Avrupa’da en son İspanya’yı vurdu. Aldıkları tedbirler ile Yunanistan gibi batağın içine saplanmadılar. Krizi aşmak için uygulamaya koydukları tedbirlerden bir tanesi de gayrimenkul alan yabancılara İspanyol vatandaşlığı sunuyorlardı. Krizin etkileri bu gün hala hissediliyor. En çok darbeyi ise inşaat sektörü ve akabinde bankalar almıştır. Kriz öncesi 200 bin Euro olan evler bugün 75 bin Euro’ya alıcı bulmaktadır. Bunun yanında petrol fiyatlarındaki düşüş İspanyollara yaramış, 1 Euro’nun üzerinde olan benzin fiyatları 900 sente kadar düşmüş. Araç fiyatları ise neredeyse ülkemizdeki fiyatların yarısından daha az. Kriz İspanya’daki memur maaşlarını da yarı yarıya düşürmüş.

 

 

ASLANLARIN YERİNİ BOĞALAR ALDI   

Romalılar döneminde arenalara silahsız köleleri çıkartır aslanlara parçalatırlardı. Günümüzde bunun değişik versiyonu İspanya genelinde boğaları sahaya sürüp matadorlar tarafından özel yapım kılıç ile öldürüyorlar. Bazen boğanın da galip geldiği durumlar olmuyor değil. Ama 2012 yılında Katalan bölgesinde boğa güreşleri yasaklanmış. Turistlerin ve yerli halkın en çok rağbet ettiği etkinlik ise San Fermin festivalidir. Her yıl 6 -14 Temmuz arasında düzenlenen geçmişi eskilere dayanan etkinlikte “Encierro” yani boğalarla yöre halkının sokaklarda koşmasıdır. Ülkenin dört bir yanında kutlanan bu festivale boğalar özel olarak hazırlanıyor.

BOĞALAR DAĞLARDA İNSANLARI GÖRMEDEN EĞİTİLİYORLAR  

İspanya’ya gidip de boğa görmeden dönmek olmazdı. Valencia şehrinin 90 kilometre yakınında bulunan Castello şehrine giderek buranın ünlü boğa yetiştiricisi German Vidal’ın çiftliğine gittik. Çiftlik insanların boğalara göremeyeceği şekilde yüksek duvarlar ile çevrilmiş büyük bir araziyi kaplıyor. 1914 yılından günümüz kadar gelen geleneksel boğa yetiştiricilerinin 3. kuşağı olan German bu geleneği devam ettiren sayılı ve meşhur ustalardan kabul ediliyor.  Castello’nun Cabanes kasabasında İki ayrı çiftlikte yetiştirdiği boğaları yarışlara hazırlıyor. Boğaların yanına insanlar kesinlikle giremiyor hatta yem vermeye bile traktör ile girilip çıkılabiliyor. Hareket eden tüm nesneler onlar için düşman olarak görülüyorlar. Bir de festivaller öncesi boğalara elektrik verilerek daha da vahşileşmeleri sağlanıyor. 50 yılı doldurana ise seramikten bir madalya veriliyor ve bu çiftliğin duvarına asılıyor. German’ın duvarını ise iki adet seramikten ödül süslüyor.

SİESTA’NIN ANAVATANI İSPANYA       

Amerikan filmlerinde Meksikalıların öğlen sıcağında o kocaman şapkaları ile sokak kenarlarında şekerleme yapmaları siesta ismiyle tüm dünyaya tanıtıldı. Ama işin gerçeği bir İspanyol geleneği olan siesta maalesef bir zamanlar sömürgesi olan Meksika ile özdeşleşti. İspanya genelinde öğlen 14.00 ile 17.00 saatleri arasında turistik yerler hariç açık dükkan veya mağaza bulamazsınız. Fırınlar saat 14.00 oldu mu kapanıyor. Hafta sonları ise cumartesi öğleden sonra başlar pazartesi gününe kadar yine aynı uygulama devam eder. Ekmeğinizi önceden almanız gerekiyor. Birçok banka ise saat 2’den sonra kapanıyor.

İSPANYOLLAR KONUŞMAYI SEVİYORLAR   

İspanyollar çok sıcakkanlı insanlar, sohbeti muhabbeti çok seviyorlar. Sokaklarda, mağazalarda, dükkânlarda barlarda yüksek sesle heyecanlı konuşmalara sık sık şahit oluyorsunuz. İspanya’da 9 yıldır yaşayan bir dostum “İşimden evime yürüyerek gitmek 5 dakikayı bulmuyor. Ama işyerinden çıkıp eve giderken yolda rastladığım İspanyol dostlarım ile ayaküstü muhabbet ile eve gitmem yarım saatimi buluyor. İspanyollar en çok muhabbeti akşamları bar-restaurant dedikleri mekânlarda yapıyorlar. Ailece gidilen bu mekânlarda bir yandan yemekler yenirken diğer taraftan koyu bir muhabbet şen kahkaha sesleri yankılanıyor. Alkol ürünleri ülkemize nazaran bir hayli ucuz olması gecelerin geleneksel içkisine dönüşüyor. Ama saat 22.00 den sonra sokaklarda gezen İspanyolları göremezsiniz. Çünkü sabah erkenden kalkıp spor yaparak sağlıklarına dikkat ediyorlar. İşin doğrusu 8 gün kaldığım İspanya’da obez kimseye rastlamadım desem doğru olur. Ortalama insan ömrü 80-85 yaşlarında seyrediyor. 100 yaşını geçmiş yüzlerce İspanyol ile karşılaşabilirsiniz. Cabanas kasabasına 75 yaşında bisiklete binenleri görünce hayret etmedim diyemem.

DÜNYANIN EN ÇOK ZEYTİN ÜRETEN ÜLKESİ   

İspanya dünyanın en büyük zeytin ve zeytinyağı üreticisi onu sırasıyla Yunanistan ve Türkiye izlemektedir. Dünyada zeytinin yüzde 95’i Akdeniz ülkelerinde üretilmektedir. Ülkemiz zeytin ağacı bakımından üst sıralarda olmasına rağmen verimli bir ziraat yapamadığı için üretimde 3. Sırada yer almaktadır. İspanya’nın kuzeyinde Güneyine inildikçe yol boyunca sağlı sollu sıralanmış binlerce zeytin ağaçlarını sık sık görebilirsiniz. Zeytinyağı İspanyol mutfağının vazgeçilmezlerindendir. Ama bunun yanında zeytin kahvaltı menüsünde hiçbir zaman yerini almamıştır. Zeytini sadece barlarda içkinin yanında veya yemek öncesi meze olarak masanızda bulabilirsiniz. İspanya’nın en kaliteli zeytinyağlarını Castellon şehrinde Pla de l’Arc markasıyla tadabilirsiniz. Özellikle kızarmış ekmeğin üzerine zeytinyağı dökerek kendinize enfes bir kahvaltı menüsü hazırlayabilirsiniz.

KAHVALTIDA TATLI SEVMİYORSANIZ AÇ KALDINIZ DEMEKTİR      

İspanya’ya giderseniz kahvaltı alışkanlıklarınızı değiştirmek zorundasınız. Otellerde kalıyorsanız tatlı kurabiye, çörekler ve kahvenin yanında eski kaşar yanında jambonu bulabilirsiniz. Ama şöyle sokaklara çıkıp keyifle bir kahvaltı yapayım derseniz aç kaldınız demektir. Pastanelerde bol bol tatlı çörekler veya domuz eti ürünlerine mahkûm olursunuz. Zeytin, domates, salatalıklar yetiştirmelerine rağmen kahvaltı menüsüne hiçbir zaman dâhil etmemişler. Kahvaltıda size sunulan seçenekler kızartılmış ekmeğin yanında bal, domates sosu, reçeller olacaktır. Birde geleneksel İspanya’ya has klasik kahvaltı menülerinden biri de churros ve sıcak çikolata ikilisi Churros benzetmek gerekirse, Türkiye’deki tulumba tatlısına benzeyen ve hafif tatlı hamurdan yapılan çıtır bir çörek. Şerbete değil sıcak çikolataya batırarak ve genellikle kahvaltıda yeniyor. Özellikle de yaşlı İspanyollar arasında hala popüler olan bu kahvaltı menüsüdür.

DENİZ ÜRÜNLERİ SEVİYORSANIZ TAM YERİNDESİNİZ

İspanya mutfağının ana maddesini balık ürünleri teşkil eder. Eğer deniz ürünlerinin tadına bakmak istiyorum derseniz yolunuz İspanya’dan geçmelidir. Balık ürünleri kendisini o kadar kabul ettirmiş ki mezelerini teşkil eden zeytin, balık ile konserve yapılıp satılıyor. Sipariş verdiğiniz pizza, spagetti, çorba ve herhangi bir yemeğin içinde balık ürünlerinden bir veya birkaç tanesine rastlayabilirsiniz.

PAELLA 

Artık İspanya denince akla ilk gelen yemeklerden biri Paella’nın ilk çıkış noktası ve en güzel hazırlandığı yer Valencia’dır. Bunun İspanyollar da farkında olmalı ki Valencia usulü paella tüm İspanya’da haklı bir ün yapmış Büyük yayvan tencerelerde ve bol deniz mahsulü ile yapılan Paella’yı hemen hemen tüm restoranlarda bulabilirsiniz.

TAPAS

İspanya’ya gidip de Tapas yemedim diyene rastlayamazsınız. Bizdeki meze ismini değiştirmiş, olmuş Tapas… Barcelona’da ücretli verilirken, Granada da içkinin yanında soğuk ve sıcak olarak da ikram edilir.

TORTİLLA 

Hemen hemen her yerde rastlayabileceğiniz bu lezzetin adı  “İspanyol Omleti”dir. Aslında patatesli yumurta olarak tanımlanabilecek Tortilla, zaman zaman içine soğan eklenerek de servis ediliyor. İspanyollar genellikle ana yemek için tercih etseler de, bence özellikle kahvaltıda deneyebileceğiniz, lezzetli bir seçenek.

JAMBON 

Kalite ve lezzet olarak Avrupa’nın en iyi kuru et ve sakatat ürünlerinin başında gelen Bellota jambonu, günün her saati yenebildiği gibi – akşamları peynirle de güzel bir meze olabiliyor. Domuz etinden yapılan jambonu büyük marketlerin tamamında rastlayabilirsiniz. But şeklinde hazırlanan jambon İspanyolların en keyifle yediği lezzetlerin başında geliyor.

 

BOĞA KUYRUĞU YEMEĞİ

Arenalarda öldürülen boğaların kuyrukları geleneksel bir lezzet olarak sofraları süslüyor. Boğa kuyruğu adından da anlaşılacağı gibi boğanın kuyruğundan yapılan mantar, soğan, sarımsak, krema, şarap ve baharatlarla harmanlanarak pişirilen bir et yemeğidir.

HER İSPANYOL BİRER DİYETİSYEN

İspanyollar yemek yemekten zevk aldıkları kadar sağlıklarına dikkat etmesiyle dikkat çekiyorlar. Yemeklerinde zeytinyağı kullanmalarından mıdır nedir bilinmez 101 yaşında hala araba kullanan İspanyolları duyunca şaşırmayın. Günün her saatinde yürüyüş yapan, koşan veya bisiklete binen insanlara sıkça rastlarsınız.  Spor İspanyolların olmazsa olmazlarından birisi… Hafta sonları ağır yemek ve eğlencenin tadına doyanlar pazartesi gününden itibaren sebze ağırlıklı yiyecekler ile dengeyi korumayı biliyorlar. En çok dikkat ettikleri ise her şeyi zamanında yeme kültürü. Yeme kültürlerine mevsimlere göre ayarlıyorlar. Alkol tüketiminin fazla olması enginarı baş tacı yapmış. Ama onlar enginarı olgunlaşmadan yemeyi tercih ediyorlar. Sipariş verdiğiniz bir pizzanın üstünü süsleyen lezzetin enginar olduğunu fark edemiyorsunuz. Evlerde özel olarak hazırlanan bir yemekleri daha var. Enginar, havuç, soğan, patates vs. ve tavuk eti birlikte haşlandıktan sonra posasını atıp suyunu içiyorlar.

CASTELLON 

İspanya’nın 3. Büyük kenti olan Valencia eyaletine bağlı olan Castellion, Akdeniz’e sahili olan 150 bin nüfuslu bir şehirdir. İspanyollardan sonra nüfus olarak ikinci sırayı Romenler alıyor onları ise Faslılar ve Araplar takip ediyor. Romanya’nın Avrupa Birliği’ne alınması ile birlikte İspanya tercih edilen ülkelerin başında gelmiş çünkü dilleri birbirlerine çok yakın. Krizden önce Castellion’ da 60 bin Romen’in çalıştığı söyleniyor. Emeklilik haklarının fazla olması, genç nüfusun azalması gibi gerekçeler yabancı işçiler için İspanya’yı cazip kılıyor. Castellion çevresi deniz tatili yapmak isteyenler için, sakinlik arayanlar için tercih edilen şehirlerin başında geliyor. Özellikle Rus turistlerin ilgisini çekiyor. Ağustos ayı demek Castello için tatil demek. Çünkü havanın en sıcak olduğu bu aylarda çalışan kimseyi bulamadığınız gibi neredeyse bu şehir toplu tatile giriyormuş. Özellikle Beni Cassim Alanya gibi oteller bölgesi olarak ün yapmış.

 

 

CABANES 

Castellion’un en büyük arazisine sahip kasabası ki sınırları sahile kadar uzanıyor. Bölgenin en iyi narenciye ürünleri, zeytinyağı ve bademi bu bölgede üretiliyor. Üreticiler Madrid’den domates almak için kasabaya gelenler olduğunu dilden dile söylüyorlar. Kasabanın nüfusu 15 bin olmasına rağmen yaz aylarında artış gösteriyor. Tarihi bir kilisesi olan kasaba Hıristiyan hacıların geçiş yolu üzerinde bulunuyor. Kasabanın hemen dışında ise Roma döneminden kalan zafer takı titizlikle korunuyor. Zafer takının 200 metre yanında ise bir Budist tapınağı hayli ilgi görüyor. İspanyollar da zaman zaman ritüellere katılıyor.

Her yıl Temmuz ayında San Fermin festivali olarak bilinen ve 9 gün süren sokaklarda boğaların önünde koşma etkinliği Cabanes’te de kutlanıyor. Festival süresinde işyerleri açılmıyor ve asfaltın üzerine boğaların kaymaması için kum veya toprak serpiliyor.  Kasabayı ziyaret ettiğimizde her yıl geleneksel olarak düzenlenen ve Akdeniz sahiline kadar güzergâhı bulunan 24 kilometrelik halk koşusunu takip etme imkanımız oldu. Yedisinden yetmişine çevre kasaba ve köylerden 1500’e yakın katılımcı yarışmayı tamamladı. Yarışın birincisi ise 13 yaşındaki Alex Marin ile babası Cezar Marin Fabra oldu. Yarışma sonunda belediye başkanı sade bir törenle madalyalarını vererek yarışmacıları kutladı. Bu bölgede her kasabanın bir hayvan figürü var, bunu araçlarını arkalarına yapıştırdıkları amblemlerle gösteriyorlar. Cabanes’in amblemi horoz iken, başka bir kasabanın amblemini at, tavşan, veya bir kuş olabiliyor. Araçlarına bakarak hangi kasabadan oldukları ama aynı araçta iki farklı figür olunca ayrı köylerden evlenen bir çift olduğu anlaşılıyor. Gelecek sayımızda İspanya kültür gezimizin ikinci ayağı Picasso’dan Gaudi’ye Barcelona olacak.

 

 

 

VE İSTANBUL’DAN CERVANTES GEÇER

Cervantes 1569 yılında henüz 22 yaşındayken adının karıştığı bir yaralama olayından dolayı sağ bileğinin kesilmesi kararı verilince Roma’ya kaçtı. 1570 yılında Lala Mustafa Paşa komutasındaki Türk birlikleri Kıbrıs’ı ele geçirince Papa’nın çağrısına uyarak Venedik donanmasına katılır ve meşhur İnebahtı deniz savaşına katılır. Bu savaş Osmanlı açısından ilerideki felaketlerin habercisi gibidir. İç çekişmeler nedeniyle donanmanın başına hayatında hiç denize açılmamış olan iki kara ordusu komutanı atanır. Sadece Uluç Ali Reis komutasındaki donanmanın sağ cenahı savaşta başarı gösterir ancak Osmanlı ilk büyük yenilgisini alır. Uluç Ali Reis İstanbul’a döndüğünde kaptan-ı derya ilan edilir ve Kılıç Ali Paşa adını alır.

Bu savaşta sağ kolunu kaybetmemek için İtalya’ya kaçan Cervantes sol kolunu kaybeder. Göğsüne aldığı iki kurşun yarası ve beş yıl sürecek esareti de cabası…Bu beş yıllık esareti sırasında esiri olduğu Kılıç Ali Paşa’nın Tophane’de yaptırdığı Camii’de amele olarak çalışır. Kaderin bir cilvesi, camiinin mimarı Koca Sinan’dır. Camii hissedilir derecede Ayasofya’ya benzer. Cervantes, başarılı çalışmasından ötürü serbest bırakılır ve ülkesine döner. Tiyatro eserlerinde İstanbul ve Türklerle ilgili gözlemlerini bu tarihten sonra yazmaya başlar.

İstanbul’dan ayrılırken şu dizeleri okur:

“Elveda anlı şanlı İstanbul,

Elveda Pera ve Pelmas, Elveda

Chufiti merdiveni ve hatta Guedi

Elveda,

Güzelim Visitax Bahçesi, Elveda,

Santa Zofia dediğiniz büyük tapınak

Şimdi artık büyük bir mescitsin

Elveda Taraçanas, şeytan görsün yüzünü.”

reklam

YORUM YAP