İslam Gemici
“La Fortuna” isimli 2021 yılı İspanyol yapımı 6 bölümlük mini dizi- yi seyretmeye başlarken, doğrusunu söylemek gerekirse, çok da ümitli değildim. Özette, bir batıktan çıkarılan onbinlerce altın ve gü- müş sikke, batığı çıkaran kişilerin defineyi sahiplenmek istemeleri, batığın İspanyol gemisi olduğunu iddia eden İspanya hükûmetinin çabaları vs diye okuduğumda, daha önce yüzlercesi yapılan kor- sanlık, hazine peşinde, denizciler, gemicilik filmlerinden biri oldu- ğunu düşündüm. Evet, mevzu aynı olsa da, Alejandro Amenabar’ın yazıp yönettiği dizi hiç de sıradan bir “tv dizisi” değilmiş.
Bir kere, meğerse konu birebir gerçek olaylara dayanıyormuş. İki, Amenabar gibi usta bir sinemacının elinin değdiği dizi, bir sinema filmi kalitesindeydi. Üç, dizi başından sonuna kadar bir heyecan fır- tınasıydı. Seyretmeyenlere tavsiye ederim.
1804 yılında 4 İspanyol gemisi Amerika’dan İspanya’ya doğru yola çıkar. Gemilerde yolcular, askerler ve İspanyol sömürgecilerin Az- tekler, İnkalar ve Mayalar’dan zorla aldıkları veya çaldıkları altın ve gümüşler vardır. İspanyol filosu tam Cebelitarık Boğazı’na geldi- ğinde yolları yine 4 İngiliz savaş gemisi tarafından kesilir. İngilizler büyük bir utanmazlıkla İspanyol komutandan “gemilerde bulunan hazineyi” ister. İspanyol gemisine gelen kendini beğenmiş bir İngiliz subayı “iyilikle vermezlerse savaşacaklarını” söyler. İstekleri büyük bir öfkeyle reddedilen İngilizler vakit kaybetmeden top ateşi açar ve sür’atle saldırıya geçerler. İspanyol gemilerinden “La Fortuna” içindeki yolcular ve hazineyle batar.
2010 senesinde Amerikalı bir araştırma şirketi, batık İspanyol gemi- sinin yerini keşfeder, içindeki hazinenin tamamını çıkarır ve ABD’ye kaçırır. İki yıl süren hukuk mücadelesinin sonunda İspanya yaklaşık 500 milyon ABD Doları kıymetindeki hazineyi almaya hak kazanır. Fakat Amerikalılar hazinenin İspanya’ya götürülmemesi için çok fazla güçlük çıkarırlar. Bütün zorlukları alt eden İspanyollar, sömür- geci ve hırsız dedelerinin Amerikan Yerlileri’nden kan ve gözyaşı karşılığında aldığı hazineyi İber Yarımadası’na ulaştırırlar.
Burada ilginç olan Amerika kıt’asına ilk ulaşan İspanyol asker ve papazları, yerli halkı acımasızca katletmişler ve onların sahip ol- duğu bütün hazineleri yüzyıllar boyunca Avrupa’ya taşımışlardı. İs- panyollar’dan sonra Amerika’ya giden Portekizliler, Fransızlar, İngi- lizler de geri kalan zenginlikleri talan etmişlerdi. Bugün hâlâ Avrupa Birliği’nin bir zenginliği varsa, bunun temeli Hindistan, Çin, Amerika ve Afrika’dan çaldıkları, zorla aldıkları hazinelere dayanır.
Başka enteresan bir husus da “hırsız” İspanyollar’ın Amerikan yer- lilerinden gasp ettikleri altınları, diğer bir “hırsız” olan emperyalist İngilizler’in zorla ele geçirmeye çalışmalarıdır. Batık olan hazineyi de İspanyollar değil, yine “hırsız” İngilizler’in soyundan gelen bir başka “sömürgeci hırsız” Amerikalılar bulup sahiplenmek istiyorlar. Yaklaşık 200 yıllık bir hikâyesi olan bu macerayı da İspanyollar ka- liteli bir dizi film yaparak bütün dünyaya sunuyorlar. İspanyol – Şili kökenli olan meşhur yönetmen Alejandro Amenabar da bu işi sahip- lenip, ortaya güzel bir iş çıkarıyor. Bizim topraklarda doğup büyüyen veya kökü Anadolu’da olan Türkçe konuşan ecnebi yönetmenleri- miz ise, Türk tarihine ve Türk insanına hakaret eden, devleti ve mil- leti aşağılayan “işler” yapıyorlar.