

DERYA BAYKAL
Meltem Acet
Bugün öyle bir yerdeyim ki; kendimi adeta bir fabrikanın içindeymiş gibi hissediyorum. Her köşede ayrı bir üretim, ayrı bir çalışma yapılıyor. Hem de ne çalışma… Etrafımda arı gibi koşuşturan bir sürü insan… Buram buram kokan bademli kekin, o enfes kokusu çarpıyor birden burnuma. Neyse ki röportajdan önce ikram ediliyor, tüm ekiple beraber yiyoruz…
Yıllardır kullanılmayanı kullanan, işe yarar hale dönüştüren ve bize hep yeni şeyler üretmeyi öğreten Derya Baykal var karşımda. Ben de fabrikada değil, teve2 stüdyolarındayım. Program çekimi hala sürüyor. Sürekli bir şeyleri onarıyor, yeni şeyler yapıyor. Evimizin MacGyver’i o. Her eve, her siteye mutlaka onun gibi biri lazım.
En çok tasarruf etmemiz, üretmemiz gereken bu günlerde, ben de yılın son röportajını özellikle onunla yapmak istedim. Kadınlara yıllardır ekranlardan ilham veren, sadece üretmeyi değil, tutumlu olmayı da öğreten, Derya Baykal’la…
“İnsanlar eskiden boş vakitlerini değerlendirir, mutlaka bir işle uğraşırdı”
Sürekli bir üretim, dönüştürme… Bu kadar yeni fikri nereden buluyorsunuz?
Kendimi yenilemeye çok dikkat ediyorum ve araştırmayı seviyorum. Çocukken de en büyük merakım, dergi ve ansiklopedi karıştırmaktı. En çok da yemekle ve moda ile ilgili olanları incelerdim. Büyüdükçe elime bu konuda ne geçerse okumaya başladım. Kendini geliştirmek, yeni şeyler öğrenmek çok önemli. Şimdi iyi ki internet var diyorum bazen…
Çocukluktan gelen bir merak ve ilgi vardı demek ki içinizde..
Evet, evet. Mesela gittiğim bir yerde, “bu yediğimin içerisinde ne var” diye hep merak eder, elime kağıt kalem alır, sorar, yazardım. Tarifi alınca da eve gider gitmez denemek isterdim. İyi ki böyle yapmışım…Bunların hepsi benim için bir alt yapı oluşturdu.
Sizi daha önce tiyatro sahnelerinden hatırlıyoruz. Var mıydı o oyunculuk günlerinde de bu konulara ilginiz?
Kadın programlarına başlamadan önce, dublaj stüdyoları ve kulislerde çok fazla vaktim geçerdi. Ben o aralarda bile örgü örerdim. Hatta sadece ben değil, herkes örgü örerdi, dikiş dikerdi. İnsanlar boş vakitlerini değerlendirirdi, mutlaka bir işle uğraşırdı.
Şimdi yeni kanalınız teve2’de program yapıyorsunuz. Nasıl gidiyor yeni program?
2004 Mayıs ayından beri kadın programları yapıyorum. Şansıma hep çok güzel ekiplerle çalıştım. Ben de onlara bir şeyler katmışımdır, onlardan da mutlaka yeni şeyler öğrenmişimdir. Burada da benim gibi bu işi araştıran, seven bir ekiple çalışıyorum. Bu nedenle çok mutluyum.
Ekranlarda elinizden her türlü iş geliyor ve “keşke benim komşum olsa” dedirtiyorsunuz izleyenlere. Nasıldır gerçek hayatta Derya Baykal’ın komşuluğu?
Ankara’da yaşarken devlet tiyatrosunda çalışıyordum. O günlerde oyunum olmadığı zaman, çok fazla boş vaktim oluyordu. Ben de o boş vakitlerimde, gündüz çalışan komşularım için kekler, börekler yapıyordum…Komşularım bana uğramadan, o kekleri börekleri tatmadan, evlerine gitmezdi.
Tam tahmin ettiğim gibi! Şimdi nasıl bu durum?
Şimdilerde pek böyle komşuluk kalmadı. Aslında itiraf etmek gerekirse, ben de artık pek evde olmayan bir komşuyum. Şimdi hiç kimseyi görmüyorum. Ben de çok fazla komşuluk yapacak vakit bulamıyorum.
“Yapın, üretin, ihtiyacınız varsa satın”
Günlük hayatta da böyle yaratıcı ve tutumlu musunuz?
Ben yeni bir şey yaptığımda çok heyecanlanıyorum ve kendimle gurur duyuyorum… Mesela dün yayında giydiğim gömleğimin arkası mikrofon nedeniyle yırtıldı. Çok da kıymetli ve sevdiğim bir gömlek. Bunu tabi ki atmayacağız. Şimdi onu nasıl değerlendirebileceğimizi düşünüyoruz. Bunun gibi her şeyi değerlendiriyoruz. Bir masa örtüsüne yağ damladı diyelim… Atacak mıyız? Hayır! Örtüye bir taş işle, üzerine bir şey dik, o yağ damlasını kapat, değil mi?
Ev kadınlarına tutumluluğunuzla örnek olarak, büyük bir misyon üstleniyorsunuz… Hatta kimileri için sayenizde ek gelir sağlama imkanı da doğuyordur?
Evet, eskiden kermesler yapılırdı. Biz de reçel, kurabiye, el boyaması yastıklar yapardık. Şu anda da kadınları buna teşvik ediyoruz. Yapın, üretin, ihtiyacınız varsa satın. Bu hiç ayıp bir şey değil. Hatta gurur duyulacak bir şey. Ve biliyor musunuz, biz bunun geri dönüşünü de çok iyi alıyoruz. Bize yazıyorlar. Yolda karşılaştığım insanlar “sizden cesaret buldum” diyor, bu da beni çok mutlu ediyor.
“Kaç yaşında olursan ol, hayattan vazgeçme”
İzleyicilerden de size ilginç şeyler geliyor mu? Kendi yaptıkları el işleri, tasarımları gibi?
Neler var neler…Saymakla bitmez. Bir sürü mektup geliyor ve her mektuptan bir şey çıkıyor. Bunların hepsi duruyor, arşivde.
Size gelen bu mektupları bile değerlendirdiğinizi duydum, doğru mu?
Evet, hiçbir şeyi atmıyorum. Gelen bu mektupları da kumaşa bastırdım. Kumaşları bir battaniyenin üzerine diktim. Gelen dantelleri, kumaşları da bu örtünün üzerine işledik. Ve yatak örtüsü yaptık.
Siz de izleyicilerinize karşı tatlı bir sorumluluk var, bir anne gibi. Kıyamıyorsunuz onlardan gelenleri atmaya değil mi?
Özellikle de bu programı yaptığım için hiçbir şeyi atamıyorum. Ben öldükten sonra kızlarıma epey bir iş düşecek. Böyle küçük bir müze oluşturulabilir. Oyuncak müzesi gibi. Çünkü hepsini arşivliyorum. Gözlük, ayakkabı, takı, çantalar, yelpazeler, maskeler, saç bantları, ilginç dekorasyon malzemeleri. Dünyanın her yerinden topluyorum. Hepsi program için toplanmış şeyler. Normalde belki de o kadar almayacağım. Evimde de kullanıyorum ama daha çok program için.
İzleyicinizle aranızda kuvvetli bir bağ oluştuğunu görüyorum, nasıl oluştu bu bağ peki?
Bizimki paylaşılan bir program aslında. Ben ekrandaki elçisiyim onların. Seyircimiz sağ olsun bize yeni şeyleri gönderiyor. Biz de onların gönderdiğini ekranda yapıp, daha çok kişiyle paylaşıyoruz. Çok sadık bir izleyici kitlemiz var. Sağ olsunlar biz nereye gitsek, o kanal, bu kanal demezler, gelir bizi izlerler. Onlar sayesinde var zaten bu program. Ben de pek çok yeni şeyi seyircilerden görüp öğreniyorum. Biz insanlara “Kaç yaşında olursan ol, hayattan vazgeçme, bir şeyler yap” diyoruz.
Son olarak Derya Baykal nasıl bir anne?
Çocukların hepsi büyüdü artık. Bir dertleri olduğu zaman beni arıyorlar. Yemeğe gidiyoruz. Her gün bir araşırız; herkes birbirine bir iyi olduğu mesajını verir. Bazen “anne, bize şunu yap, gönder” derler, hemen organize ederim, yaparım gönderirim. Şimdi daha çok torunlarımla ilgiliyim. Onlarla daha çok haşır neşirim. .a