

Yeşim ÖZKOÇ
İnsanın kendine giden yol kaç/hangi coğrafyadan geçer?
Capitol Tepesi’nden, bugün müze olan sarayın terasından Il Foro Romano’ya bakarken aklımda dolanan soru buydu. Dalıp gitmiştim uzaklara. Eski hatıralarımdan sahneler bugüne sızıverecekmiş gibi hissediyordum. Uzaktan görünen Kolezyum’dan sanki gladyatör dövüşlerine tempo tutan Romalıların sesi geliyordu. Derken bir Japon turist kafilesi sardı etrafımı ve kendimi, fotoğraflarını çekmem için bana kameralarını uzatan uzak doğulu çifte anlamsızca bakarken buldum. Geri dönmüştüm.
Yaşayan bir açık hava müzesi olan Roma işte böyle sık sık içine çekiyor sizi; tarihin farklı dönemlerine alıp götürüyor, parçası olarak hissettiriyor. Her bina, her sokak, her kaldırım taşı tarihten bir şahit; hikayelerini anlatıyor duymak isteyen kulaklara… İşte, Tiber Nehri’nin kıyısına kurulmuş Roma ve bana fısıldadıkları, objektifime takılan karelerde… Haydi buyurun! Roma’da sanat ve tarih turuna…
CAPİTOLİNE MÜZESİ
Roma’nın tarihine ait ne varsa benim de bu şehirde en sevdiğim müze olan Capitoline Müzesi’ndedir. Eğer üçüz binadan oluşan müze kompleksini görmediyseniz, Roma’yı görmüş ve anlamış sayılmazsınız. Forum’un yanında ve Vittorio Emanuele II Abidesi’nin hemen arkasında kalan Capitoline Hill’deki Capitoline müzeleri ve Campidoglio Meydanı, Vatikan’ın desteği ile eski şehir üzerine Michelangelo’nun tasarımı Ile inşa edilmiş. İnşasına 1536’da başlanan saray ve meydan ancak 17.yy’da tamamlanmış. Tüm bu gecikmelere rağmen 1734’te bronz heykelleri sergilemek üzere açıldığından, dünyanın ilk müzesi olarak tarihte yer etmiş. Pope Sixtus’ IV’un 1471’de bağışladığı bronz heykeller daha sonra müzenin en değerli hazinesi olmuş.
Palatine ve Capitoline Tepeleri arasında bulunan ve dikdörtgen şeklinde planlanan Roma Forumu Antik Roma’da şehir merkezi ve toplum hayatının da merkezi olmuş. MÖ 5. yüzyıldan MS 5. yüzyıla kadar en önemli anıtlar burada inşa edilmiş. Roma Forumu’nun sahip olduğu bütün alan içerisindeki tapınaklar, binalar ve anıtlar ile dünyadaki en büyük arkeolojik alanlardan biri. Antik Roma sakinleri tarafından “Forum Magnum” ya da sadece “Forum” olarak adlandırılan şehrin kalbinde bugün hala Settimio Severo Takı, Saturno Tapınağı, Vestali Evi, Mamertine Hapishanesi, Antonio ve Faustina Tapınağı ve Tito Takı gibi eserleri görebilirsiniz.
DÜNYANIN EN BÜYÜK ANFİ TİYATROSU
Roma Forum’un hemen doğusunda, MS 72 yılında inşa edilen Kolezyum, (Colosseo) 55.000 izleyicinin giriş yapabileceği 80 arklık girişlere sahip, dünyanın en büyük amfi tiyatrosu.188 metre uzunluğu, 156 metre genişliği ile devasa bir yapı olan tiyatro Roma mimari ve mühendisliğinin en önemli eseri olarak kabul edilir. Sadece tiyatro oyunları için değil, hayvan dövüşleri, idamlar ve gladyatör mücadeleleri için de kullanılmış. Orta Çağ’ın başlarında kullanımı durdurulan yapı, günümüze bir kısmı zarar görmüş olarak ulaşmış. Depremlerin ve taş çalanların bu zarara neden olduğu düşünülüyor.
Tiber Nehri kıyısında yürürken ve Sant’angelo Köprüsü’nden geçerken gördüğünüz kale, Dan Brown’un Melekler ve Şeytanlar Kitabı’nın ve daha sonra çekilen filminin baş aktörü Castel Sant’angelo ‘dur. İmparator Hadrian için MS 130 – 139 yılları arasında inşa edilen kale papanın evi ve hapishane gibi değişik amaçlarla kullanılmış. Hatta Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan da hapishanede mahkûm edilmiş. Önceki papalar tarafından tehlike durumlarında korunma amaçlı buraya saklanılmış. Castel Sant’angelo’yu Vatikan’a bağlayan gizli alt geçit hala burada bulunmakta. Orta Çağ’da şehrin kuzey girişini korumak için kaleye dönüştürülmüş. Günümüzde Rönesans resimlerinden antik silahlara kadar pek çok sergiyi barındıran National Museum of Castel Sant’angelo (Castel Sant’angelo Ulusal Müzesi) olarak ziyaretçilerini ağırlamakta.
MUHTEŞEM KUBBESİYLE SAN PİETRO BAZİLİKASI
Vatikan’da rönesansın ünlü sanatçısı Bernini tarafından tasarlanan ve aynı adı taşıyan meydanda yer alan San Pietro Bazilikası Hristiyan dünyasının en büyük bazilikasıdır. San Pietro Bazilikası yaklaşık MS 4. yüzyılda İmparator Constantine’in isteği üzerine Saint Peter’ın şehit düştüğü yerde inşa edilmiş. Yaklaşık 20 bin kişiyi barındırabilen bazilika zamanla büyümüş ve zenginleşmiş. İlk restorasyon çalışması 15. yüzyılda papanın isteği üzerine Roma Rönesans ve Barok tarzında yapılmış. 136 metre yüksekliğindeki devasa kubbenin planı Michelangelo’ya ait. Ama Michelangelo’nun çizimlerine göre kubbeyi 1588 – 89’da tamamlayan kişi Giacomo Dalla Porta olmuş. San Pietro Bazilikası’nın en üstünde yer alan 42 metre çaplı kubbe muhteşem bir panoramik Roma manzarası sunar. San Piedro Meydanı boyunca sarmal uzayan turist kuyruklarını beklemeyi göze aldığınız taktirde, ayrı bir girişi bulunan kubbeye 320 basamaklı merdivenlerle ya da asansörle çıkmak mümkün.
VATİKAN MÜZESİ
Vatikan Müzesi 42 bin metrekare alanıyla dünyanın en büyük müze kompleksi. Yüzyıllar boyunca farklı papalar tarafından toplanan değerli resim, heykel, harita gibi 70 binden fazla sanat eserlerini bünyesinde barındırır. Müzenin ana kısmı 1503 -1513 yılları arasında Julius II tarafından oluşturulmuş. Kompleks içerisinde ziyaret edilecek birçok yer var. Fakat en çok dikkat çeken noktalar Sistine Şapeli, Raphael’in Odaları ve Etrüsk Müzesi’dir. Sistine Şapeli en değerli sanat eserlerinin bulunduğu yerdir. Yine de tüm Dünya’da en dikkat çeken kısmı ise tavanın tam ortasında yer alan ve Adem’in yaradılışını konu alan Michelangelo nun “Yaradılış” isimli Eseri ve Tanrı resmidir. Vatikan Müzesi yoğun ziyaret alan bir nokta olduğu için biletinizi online alarak girişte daha az beklemek akıllıca bir seçenek olur. (http://www.museivaticani.va )
BÜYÜLEYİCİ PANTEON
Antik Roma’nın tüm tanrıları için tapınak olarak inşa edilen, 43 metre çapa sahip büyüleyici kubbesiyle ziyaretçileri etkisine alan yapı Panteon‘ dur. Tüm Roma yapıları içinde en iyi korunmuş olanı ve muhtemelen de dünyada döneminin en iyi korunmuş binasıdır. Tarih boyunca, 7. yüzyıldan bu yana Hıristiyan kilisesi olarak kullanılan Panteon Roma’daki en eski betonarme kubbeli binadır ve o zamanın teknolojisi ile nasıl inşa edildiği hala bir soru işaretidir. Bu devasa kubbenin ortasında bir delik bırakılmıştır. Bir efsaneye göre şeytanların bu delikten çıktıklarına ve gökyüzüne yükselerek yok olduklarına inanılır. Diğer efsaneye göre de o dönem Romalılar tanrılarının gökyüzünde oturduklarına inanırlarmış. Bu nedenle bu delik sayesinde tanrıları ile aralarındaki iletişimin daha iyi olacağına inanıyorlarmış.
PIAZZA NAVONA MEYDANI
Her daim canlı sokaklardan ve tarihi merkezlerden birden Barok tarzının baş yapıtı kabul edilen Piazza Navona’ya çıkarsınız. Şehrin göbeğinde bulunan bu meydan mimarisi ve etkileyici sanat eserleri ile vakit geçirilmesi gereken bir yerdir. Tüm Roma meydanları içerisinde Piazza Navona, Roma hayatının en canlı yaşandığı yerlerdendir. Uzun bir süre buluşma noktası olarak kullanılan meydan, ayrıca pazarlara, yarışlara ve farklı organizasyonlara ev sahipliği yapmıştır. Günümüzde yaya geçişine açık olan Piazza Navona, Bernini tarafından yapılan, Dört Nehir Çeşmesi ve tam karşısında Sant’Agnese Kilisesine ev sahipliği yapar. Meydanda Bernini’nin eserlerine ilaveten Francesco Borromini ve Pietro da Cortona’nın çalışmaları da bulunmakta.
TREVI ÇEŞMESİ
Türk gezginler tarafından Aşk Çeşmesi olarak bilinen Trevi Çeşmesi Roma’daki en büyük ve en ünlü barok tarzı çeşmedir. Trevi Meydanı’nda bulunan ve MÖ 19. yüzyılda inşa edilen bir su kemeri olan Aqua Virgo’nun sonuna inşa edilen çeşme İsmini bundan ve üç sokağın birleşim noktasında olmasından almış. Bir tiyatro sahnesine benzeyen, büyük dikdörtgen şeklindeki çeşmenin havuz kısmı da var. İşte meşhur havuza para atma geleneği burada gerçekleşir. İnanışa göre çeşmeye bozuk para atan kişi bir gün Roma’ya dönecektir. Sağ elle sol omuz üstünden Trevi Çeşmesi’ne para atmak kişiye iyi şans getirir. Bir bozuk para atmanın bir gün Roma’ya dönüleceğine, iki tane bozuk para atmanın Romalı güzel bir kıza aşık olunacağına, üç tane bozuk para atmanın ise Roma’da birisi ile evleneceğine işaret ettiğine inanılır.
VILLA BORGHESE
Villa Borghese dünyanın ve Roma’nın en muhteşem küçük sanat müzesidir. Kardinal Scipiona Borghese tarafından 17. yüzyılda oluşturulan koleksiyon, Giovanni Bellini, Titian, Caravaggio, Antonello da Messina, Raphael, Correggio gibi ünlü sanatçıların baş yapıtlarını içerir. Bugün müzede kanlı Roma amfisinin mozaiklerinin örneklerinden, Canova tarafından yapılan Pauline Bonaparte’un başsız heykeline, Bernini’nin muhteşem mermer Davud ve Apollo heykellerinden, barok tarzının şaheserlerine kadar pek çok eser sergilenmektedir.
ROMA PASS
Roma seyahatinizi planlarken Roma Pass adı verilen sanat, kültür aktiviteleri ve ulaşımda geçerli olan, indirim ile giriş kolaylığı sağlayan kartı almanızı tavsiye ederim . Roma Pass ile 45 anıt, müze ve arkeolojik alana indirimli ve hızlı girebilir, toplu taşıma araçlarından ücretsiz faydalanıp, sağlık hizmetlerinde indirim elde edebilirsiniz. 34 Euro karşılığında satın aldığınız Roma Pass üç gün boyunca aktif oluyor.
ALIŞVERİŞ
Roma alışveriş konusunda da ziyaretçilere zengin seçenekler sunmakta. Birçok Hollywood filminde bile alışveriş sahnelerinin çekim yeri olan Roma’da kolaylıkla ünlü İtalyan tasarım markalarının cazibesine kapılabilirsiniz. İşte Via Condotti bunun için biçilmiş kaftandır. Ana alışveriş noktaları via del Corso, via Condotti ve via Cola di Rienzo’da bulunmakta. En güzel tasarım ürünleri via Cola di Rienzo’da bulunurken via del Corso fiyat seçeneği açısından daha uygun seçenekler sunmaktadır. Via del Tritone, Piazza Campo de’ Fiori ve Pantheon daha uygun fiyatlı ürünlerin bulunabileceği yerler. Ayrıca buralar vakit geçirmek ve kafelerde İtalyan mutfağının lezzetlerini keşfetmek için de uygun caddelerden. Bir kahve söyleyin ve etraftaki renkli kalabalığın, Roma’nın güzel binalarının seyrine dalın.
ROMA ÇOK SESLİ BİR ŞARKI
İster şehrin tarihi sokaklarının canlı kafelerinin keyfini sürün kentin coşkusunu ve enerjisini yaşayın, ister lüks ve şık caddelerinde tasarımcıların koleksiyonlarının izini sürün. İster sevdiğinizle romantik gün batışlarının, İtalyanca aşk şarkılarının, şarabın ve aşkın peşinde koşturun… Ya da benim gibi Bernini, Michelangelo, Caravaggio, Leonardo da Vinci, Giotto, Raphael ve Titian gibi sanatçıların dokunuşlarının, renklerinin izini sürün şehrin tüm tarih ve sanat kokan köşelerinde, kendi ruhunuzu takip ederken…
Amacınız ne olursa olsun Roma kucaklar bağrına basar sizi; yeter ki O’nun sesini duyun ve takip edin…
YAPMADAN DÖNMEYİN!
# Trevi çeşmesine para atıp dilek dilemeden ve meydandaki Roma dondurmacılarından dondurma yemeden
# Capitoline Müzesi’nin terasından Foro Romano ve Kolezyumu seyredip Gladyatör dövüşlerini hayal etmeden
# En az bir müze gezmeden
# Vatikan da Sistine Şapelinde Tanrı ile Adem’in el ele tutuştuğunu görmeden
# Pantheon’un devasa kubbesindeki Tanrı’nın gözüne bakmadan
# İspanyol merdivenlerini çıkmadan
# Navona meydanında oturup Dört Nehir Çeşmesi’ni izlemeden
Sakın dönmeyin!….