

Su Medeniyeti: Sagalassos
Yeşim ÖZKOÇ
“Sagalassos’u ilk ziyaretimle hayatım tamamen değişti. Ondan sonra geçireceğim tüm mutlu ve hazin zamanların da temeli oldu bu ziyaret. O gün ve sonrasında pek çok büyülü an yaşadım. İlk ziyaretimizde, minibüsümüzün iki metre önünde uçan bir kartalla, adeta bizzat Zeus’un koruması altında, Ağlasun’a kadar geldik. Bununla başlayan unutulmaz anlardan bir diğeri de, bir gün, sabahın ilk saatlerinde, Antoninler Çeşmesi’ne ait “küçük” Dionysos heykelinin başını çevirdiğimde, tanrının bana gülümsemesiydi. Sanki 14 yüzyıl sonra gün ışığını tekrar gördüğü için minnettardı.”
Belçikalı Arkeolog Marc Waelkens “Hayatımın Rüyası” olarak tanımlamıştı Sagalassos ile tanışmasını… Ben de kazı ekibi tarafından tekrar ayağa kaldırılan ve bugün yeniden orijinal yerlerinden sular akan çeşmeleri görünce büyülü bir yer, bir “su medeniyeti” olarak hafızama kaydetmiştim Sagalassos’ u.
Antalya’dan 110 km. yol alarak ulaştığım antik kent güncel coğrafyamızda Burdur’un şirin ve bereketli Ağlasun ilçesi sınırlarında yer alıyor. Elbette Ağlasun da cana yakın insanları, tarıma elverişli yaylaları ve içine rahatça kabul edildiğiniz huzurlu hayatıyla başlıbaşına ziyaret sebebi. Ama Batı Toroslar üzerinde 1600 m. de yer alan Sagalassos, zahmet edip kendisini görmeye gelen ziyaretçilerine bir hazine sandığı gibi sırlarını açıyor, içine çekiyor…
Sagalassos’un yakın çevresinin tarihi, MÖ 12 binlere kadar uzanır. MÖ 3 binde ilk yerleşim izlerinin fark edildiği Sagalassos, MÖ 1600’lerde Pisidia coğrafyası içerisinde kalır. Sagalassos antik kentinin yazılı kaynaklardan bilinen tarihi, Büyük İskender’in M.Ö. 333 yılındaki fethi ile başlar. İskender’in ölümünün ardından kent, kısa bir süre seleflerinin idaresinde kalır. M.Ö. 281 itibariyle, Seleukoslar’ın kontrolü altına girer. M.Ö. 188-133 yılları arasında Bergama Krallığı’nın parçası olur. M.Ö. 129’dan itibaren çeşitli Roma eyaletleri içine dâhil edilen Sagalassos, son olarak M.Ö 39’da Roma’nın Galatya eyaletinin en önemli kenti olur. MS 3. yüzyılın başına kadar mimari yönden en parlak devrini yaşayan, görkemli yapılarla donatılan kent, MS 518’de ağır bir deprem geçirir. Yıkılan yapılar tamir görüp yenilense de MS 7. yüzyılda yaşanan yeni bir deprem, hem kenti yok eder, hem de su kaynaklarını kapatır.
Bu dönemde ardı ardına gelen depremler ve özellikle Arap saldırıları ile bölge nüfusu azalır ve Sagalassos terk edilme sürecine girer. Kaderine bırakılan şehrin üzeri depremler sonucunda hemen yamacına kurulduğu Akdağ’dan inen toprak kütleleriyle örtülür. Böylece doğa tarafından koruma altına alınmış olan Sagalassos derin bir uykuya dalar. Ta ki, yüzlerce yıl sonra, 1706’da Fransız gezgin Paul Lucas gelene kadar. Lucas seyahatnamesinde antik kentten perilerin yaşadığı büyülü yerler olarak söz eder. Sagalassos’un gerçek kimliği, 1824’te İngiliz papaz Francis Arundell tarafından tespit edilir. Arundell, kentin Batı Torosların en önemli antik kentlerinden Sagalassos olduğuna işaret eder. 1985’lerde İngiliz araştırmacılar, Stephen Mitchell başkanlığında bölgeye giderler. 1986 yılındaki araştırmalara katılan Belçikalı arkeolog Marc Waelkens ise Sagalassos’u yüzlerce yıllık uykusundan uyandıran bilim insanı olur.
1989’dan yılında başlayan 1990 senesinde bu yana Prof. Dr. Marc Waelkens başkanlığında yürütülen, kazılarda pek çok yapı ve eser ortaya çıkarılmıştır. 2007 ve 2008 yılarındaki kazılarda ortaya çıkan ve boyları 5 metre olan İmparator Marcus Aurelius ve İmparator Hadrian’a ait heykeller, Burdur Arkeoloji Müzesi’nde görülmesi gereken eserlerdir. Roma imparatorluğu’nun beş önemli seramik merkezinden biri olan Sagalassos , 1000 yıllık seramik üretim merkezi olması ve şehir plancılığı açısından şekillenme yöntemi ile 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası geçici listesine alınmıştır.
Sagalassos terk edildiği günden günümüze en iyi ayakta kalmış kentlerden biridir:
Bugünün gezginleri kentin Yukarı Agora’sında (meydanı), restore edilmiş ve suları çağlayan bir anıtsal çeşme (Antoninler Çeşmesi ) yaklaşık 13m. yüksekliğinde onursal sütunlar, iki kemerli kapı ve agorayı çevreleyen yapıların kalıntılarını görebilirler. Antik kentte ayrıca devasa bir Roma hamamı, bir kütüphane, suyu pınarından akan küçük bir çeşme, bir kent konağı, 9000 kişilik bir tiyatro ve şehrin bin yıllık tarihini anlatan başka pek çok eser yer alır. Farklı uzunluktaki üç ayrı gezi rotası bir buçuk ila dört saat arası bir sürede şehrin güzelliklerini keşfetmenizi sağlar. Gezi rotalarıyla alakalı haritalar ve tanıtım broşürleri kapıdan temin edilebilir ve daha anlayarak gezmeye çok yardımcı olur. Bu güzergahlarda keşfedilecek şehir yapılarının listesi alanın genişliği ve zenginliği açısından fikir verir:
1 İskender Tepesi
2 Hadrian ve Antoninus Pius imparatorluk kült alanı
3 Erken Bizans Sur Duvarı
4 Sütunlu Cadde
5 Tiberius Kapısı
6 Aşağı Agora
7 Severuslar Çeşmesi
8 Hadrian Çeşmesi
9 Apollo Klarios kutsal alanı içinde Hıristiyan Bazilikası
10 Odeon (kapalı tiyatro)
11 İmparatorluk Dönemi Roma Hamamı
12 Kent Konağı
13 Macellum (gıda pazarı)
14 Yukarı Agora
15 Antoninler Çeşmesi
16 Meclis Binası
17 Aziz Mikael Bazilikası
18 Dor Tapınağı
19 Kuzeybatı Heroon
20 Stadyum içinde Şehitlik Bazilikası
21 Hellenistik Çeşme
22 Neon Kütüphanesi
23 Tiyatro
24 Çömlekçiler Mahallesi
Sagalassos yaz döneminde kazı ekibi gönüllüleri tarafından ücretsiz gezdirilir. İngilizce, Fransızca, Almanca ve Flamanca dillerinde rehberlik almak mümkündür. Rehberlik ve daha detaylı bir gezi programı oluşturmak için www.tursaga.com adresini ziyaret edip incelemeniz faydalı olur.
Temmuz ve Ağustos ayları arkeologları Sagalassos’ta çalışırken görmek için en uygun zamanlardır. Haziran ayının sonunda da alan içinde çeşitli hareketlilik görülebilir, çünkü arkeologlar sezon için kazı alanını hazırlamaya başlamıştır. Alanı ziyaret saatleri arkeologların çalışma saatleri ile aynıdır: Sabah 07.30 ile akşam 18.00 arası. Yaz aylarında ise ziyaret saatleri 19.00’a kadar uzatılmıştır
Torosların eteklerinde kurulu Sagalassos; aşkların, ihtirasların, imparatorların, tacirlerin şehridir. Hala en şaşalı döneminde fakat sonsuzlukta… Bulutların arasındaki bu antik kente vardığınızda bir anda kendinizi Roma döneminde -Sagalasoss’un zamansızlığında- buluverirsiniz. Sanki biraz kulak kabartsanız şehrin yoğun hayatının izlerini duyacakmışsınız gibi gelir: Çömlekçiler mahallesindeki hararetli üretimin sesleri, Meclis Binasındaki ateşli politik tartışmalar, Agoradaki ticaret trafiğinin gürültüsü ya da Antoninler Çeşmesi’nde buluşan aşıkların tatlı fısıltıları…. Tıpkı zamanın içinde havada asılı kalmış gibidir bu kentte… İşte bu yüzden her defasında yeniden gelmek isteyerek veda edersiniz Sagalassos’ a…
Antik şehri arkanızda bırakıp Akdağ’dan aşağı süzülürken hüzün kaplar içinizi. İşte o an Ağlasun merkezinde durup, Anıt Çınarın altında oturup yorgunluk atmak zamanıdır. Hele bir de tam karşıdaki fırından sıcak simit alıp, çayları da söylerseniz o anda size tavsiyem mutlaka yan masalarda oturan Ağlasun’lu amcaları selamlayıp, sohbete başlayın. Ve kendinizi Ağlasun’un meşhur misafirperverliği ile şımartmaya hazır olun. Bir de onlardan dinleyin Sagalassos’un tarihini ve yapılan çalışmaları… Eminim Antik kentlerine ve tarihi miraslarına bu denli sahip çıkan yöre sakinleri sizleri de çok şaşırtacak ve hoşlanacaksınız… Sanırım bunu da yine en iyi Marc Waelkens özetlemiş:
“Sık sık bu ilk yıllarımızı özlemle anıyorum. 19. yüzyıl gezginleri gibi hissederdik; gerçi onlar yardımcıları ile birlikte çoğunlukla bizden daha iyi koşullarda konaklamışlardı. Ağlasunluların sıcak misafirperverliği ise her zorluğu unuttururdu. Kazı çalışanları ve Ağlasunlu hemşerilerimle aramızda oluşan ve bugün bizi bağlayan sıcak ve yakın dostluğun temelleri o yıllarda atıldı. Aramızdaki bu bağın, Sagalassos’un gelecekte korunması için de en iyi güvence olduğuna inanıyorum.”
Nasıl gidilir:
Ziyaretçilerini bekleyen Sagalassos, Antalya Havaalanı’ndan 110 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Ayrıca Antalya-Pamukkale ve Kapadokya-Antalya arası yolculuk yapacaklar için bir duraklama noktası konumundaki kent, Burdur ile Isparta’ya sadece 30 kilometre mesafede.
Ziyaret için en iyi dönem:
Eğer 1 Haziran-1 Eylül tarihleri arasında bölgeyi ziyaret etmek isterseniz, hem kazı çalışmalarını izleyebilir hem de Sagalassos’un gönüllü rehberleri tarafından ücretsiz olarak İngilizce, Fransızca, Almanca, Flamanca dillerinde gezdirilebilirsiniz
Unutmayın:
Sagalassos normal şartlar altında yazları güneşli ve sıcaktır, gün içerisinde ısı 30° ve 35° C arasında değişmektedir. Ziyaret sırasında yanınızda şapka, su ve güneş kremi bulunması ve yürüyüşe elverişli ayakkabılar giymeniz faydalı olur.
Eğer yaz ayları dışında ziyaret ederseniz, yine alanı ziyaret etmeniz mümkündür. Ancak Sagalassos deniz seviyesinden 1600 metre yukarıdadır ve sonbahar bitiminde, kışın ve ilkbaharda yoğun miktarda kar yağışı etkisi altında kalmaktadır. Bu dönemlerde hava koşullarının alana ulaşımı zorlaştırabileceğini dikkate alın.