

İstanbul’da kentsel dönüşüm projeleri, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın orman alanlarında madenciliğe getirdiği kısıtlamalar nedeniyle durma noktasına geldi. Agrega üretiminin engellenmesi hem inşaat sektörünü hem de olası bir depreme karşı hazırlıkları tehdit ediyor. Uzmanlar, yaşanacak hammadde krizinin şehirde kentsel dönüşümü imkânsız hale getireceğini vurgularken, sektör temsilcileri acil çözüm çağrısında bulunuyor.
Haber Merkezi
Milyonlarca Hayat Tehlikede: “Ya Devam Ya Tamam” Noktası
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın aldığı yeni bir karar, İstanbul’da milyonlarca kişinin hayatını yakından ilgilendiren kentsel dönüşüm sürecini riske attı. Alınan karar, şehirde madencilik faaliyetlerini fiilen imkânsız hale getirerek, inşaat sektörünün temel hammaddesi olan agregaya ulaşımı kısıtladı.
Kritik Uyarı: Bakan Yumaklı’ya Rapor Sunuldu
İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği ve Agrega Üreticileri Birliği tarafından hazırlanan “İstanbul Agrega ve Kum Planlama Raporu”, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’ya iletildi. Raporda, yılda 150 milyon ton agrega ihtiyacı bulunduğu ve hafriyat atıkları için 659 milyon tonluk döküm alanına gereksinim duyulduğu vurgulandı.
Agrega Olmazsa Kentsel Dönüşüm de Olmaz
Agrega, betonun %75’ini oluşturuyor. Dolayısıyla, inşaat sektörünün bel kemiği olan bu hammaddeye ulaşım kısıtlandığında, kentsel dönüşüm projeleri de ciddi risk altına giriyor. Rapor, İstanbul’da agrega üretimi yapılan alanların şehrin yüzölçümünün yalnızca %0,36’sını oluşturduğunu ve çevreye zarar iddiasının gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor.
Deprem Gerçeği Göz Ardı Edilemez
Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşanan büyük kayıplar sonrası, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, İstanbul’da 1,5 milyon konutun yıkılması gerektiğini, 600 bininin ise acilen yıkılması gerektiğini ifade etmişti. “Deprem öldürmez, bina öldürür” ilkesiyle hareket edilmesi gerektiği vurgulanan raporda, gecikmelerin maliyeti yüksek olabilir.
Madencilikte Yeni Dönem: Orman Kanunu’ndaki Değişiklik Sektörü Zorluyor
24.Eylül.2024 tarihinde 32673 sayı ile Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kanunu’nun 16’ncı Maddesinin Uygulanması Hakkında Yönetmeliğinde değişiklik yapılması sonucu ilgili “%70 iade şartı talimatı” uygulanmıyor. Ancak bu yönetmelik değişikliği, madencilik sektöründe tartışmaları da beraberinde getirdi. Orman Kanunu’nun 16’ncı maddesinin uygulanmasına dair yönetmelikte yapılan düzenlemeyle birlikte, uzun süredir uygulamada olan “%70 iade şartı talimatı” yürürlükten kaldırıldı. Ancak, değişiklikle getirilen yeni kısıtlamaların etkisi sektörün sorununu tam olarak çözmedi.
Yönetmeliğin 29. Maddesi “Kısıtlamalar ve İstisnalar ” başlığı altında sıkılaştırılan kurallar, orman alanlarındaki ruhsatlı madencilik faaliyetlerinin fiilen sürdürülemez hale gelmesine neden oluyor. Sektör temsilcilerine göre, uygulama yalnızca madenciliği değil, bu alana bağlı çok sayıda sanayi kolunu da doğrudan etkiliyor.
Üretim Yavaşlıyor, İthalat Artıyor
Yeni düzenlemenin madencilik faaliyetlerini durma noktasına getirmesi, Türkiye’nin yerli ve stratejik kaynaklarını kullanmasını zorlaştırıyor. Bu durumun doğrudan sonuçları ise oldukça çarpıcı: Yerli üretimin durması veya ciddi oranda azalması, ithalatın zorunlu olarak artması, dış ticaret açığının büyümesi ve kamu gelirlerinde kayıplar…
Madenciliğe doğrudan bağlı sektörlerde yaşanacak daralmanın, istihdam ve yatırım planlarını da sekteye uğratabileceği öngörülüyor. Maden üretiminin azalması, ithalata olan bağımlılığı artırıyor. Bu da hem döviz çıkışını artırıyor hem de devletin vergi gelirlerini düşürüyor.
Ekonomistler, ithal maden girdisinin artmasıyla birlikte hem maliyetlerin yükseldiğini hem de cari açık riskinin büyüdüğünü belirtiyor. Diğer yandan madencilik faaliyetlerinin engellenmesi, Türkiye’nin yer altı kaynaklarını kullanamaması anlamına geliyor.
Çevre ile Üretim Arasında Yeni Bir Denge Kurulmalı
Kamuoyunda çevresel hassasiyetlerin göz ardı edilmemesi gerektiği yönünde güçlü bir görüş bulunsa da uzmanlar çevre koruma ile ekonomik sürdürülebilirliğin karşı karşıya getirilmemesi gerektiği konusunda hemfikir. Sektör temsilcileri, denetim ve rehabilitasyon odaklı bir sistemle, çevresel etkilerin minimize edilebileceğini savunuyor.
Yeni yönetmeliğin yatırım ortamını olumsuz etkileyebileceği endişesiyle, yatırımcının teşvik edilmesi ve yerli üretimin desteklenmesi yönünde revizyon talepleri dile getiriliyor.
Söz konusu yönetmelik değişikliği, Türkiye’nin doğal kaynak yönetimi ve sanayi politikalarının geleceği açısından kritik bir dönüm noktası olabilir. Bu noktada, karar vericilerin hem çevreyi hem de üretimi koruyan bütüncül bir yaklaşımı benimsemesi, sürdürülebilir kalkınma hedefleri için hayati önemde.
Orman Kanunu’na 7442 Sayılı Yasa ile Eklenen “Verimli Orman Alanları” Tanımı, Madencilik Faaliyetlerini Kısıtlıyor
Orman Kanunu’nun 16. maddesinde, 7442 sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonucu ilk defa eklenen “verimli orman alanları” ifadesi, 24 Eylül 2024 tarihli ve 32673 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Orman Kanunu’nun 16’ncı Maddesinin Uygulanması Hakkında Yönetmelik’in 3. maddesinin “öö” bendinde tanımlanmış durumda.
Bu düzenleme kapsamında “verimli orman” olarak değerlendirilen bölgelerde kapalılık ilkesinin uygulanması, kimi zaman ruhsat alanının tamamında, madencilik faaliyetlerini yürütmeyi imkânsız hale getiriyor. Söz konusu kısıtlamalar, ruhsattaki rezervin bütüncül ve verimli şekilde üretimine engel olmakta; aynı zamanda iş sağlığı ve güvenliği açısından zorunlu olan uygun maden üretim yöntemlerinin (örneğin ayna-basamak sistemi) uygulanmasına da olanak tanımıyor.
Saha Yok, Üretim Yok, Kentsel Dönüşüm Duruyor
İstanbul Agrega ve Kum Planlama Raporuna göre İstanbul’da madencilik faaliyetlerinin durduğu alanlardan bugüne kadar 8 bin 500 hektar alan rehabilite edilerek doğaya kazandırıldı. Bu duruma rağmen yeni taleplerin reddedilmesi, üretimin durmasına neden oluyor. Mevcut ruhsat alanlarının %50-65’i orman içi kapalı alanlarda kaldığı için madencilik yapılamıyor.
Lojistik Çıkmaz: Trafik 20 Kat, Maliyet 10 Kat Artar
İstanbul dışından agrega temini hem lojistik hem de çevresel açıdan büyük sorun yaratacak. Ulaşım altyapısının yetersizliği nedeniyle trafik yükünün 20 kat, nakliye maliyetlerinin ise 10 kat artması bekleniyor. Bu da inşaat maliyetlerini sürdürülemez hale getiriyor.
İş Dünyasından Bakanlığa Çağrı
Raporda iş dünyası şu taleplerde bulundu:
- Yeni yönetmelikte yatırımcının teşvik edilmesi ve yerli üretimin desteklenmesi yönünde revizyonunun yapılması
- Sektöre dair düzenlemelerde işletmelerin görüşünün alınması,
- 659 milyon tonluk hafriyatın dökümü için rezervi tükenen ve rehabiliteye hazır hale gelen maden ruhsatlı sahaların bir an önce kullanıma açılması ve bu tür sahaların artırılması
Agrega Bir Milli Güvenlik Meselesi
Olası bir İstanbul depreminde yaşanacak kayıplar yalnızca insani değil, ekonomik ve sosyal açıdan da yıkıcı olacak. Bu nedenle agrega, stratejik maden olarak değerlendirilmek zorunda. Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla 2 yıl içinde yapılması planlanan 200 bin sosyal konut projesi de agrega krizinden etkilenebilir.
Sonuç: İstanbul Kendi Madenini Üretmek Zorunda
İş dünyasının ortak görüşü net: İstanbul’da madencilik faaliyetleri yeniden işler hale getirilmezse, kentsel dönüşüm durur, şehir büyük bir riskle karşı karşıya kalır. Madenciliğin önü açılmazsa, sadece inşaat değil, tüm şehir yaşamı felç olabilir.